Anketi çözerek, sana en uygun
yolculukları öğrenebilirsin!
Yaşadığın kaybın ardından sevdiğin kişi hala hayatındaymış gibi hissedebilirsin. Onun sesini duymaya ve dokunuşlarını hissetmeye devam edebilirsin. Bu duruma sevilen kişinin kaybına alışmaya çalışırken yaşadığımız duygusal ve fizyolojik dengesizlik sebep oluyor.
Vücudumuz, partnerimizin artık hayatımızda olmamasına ayak uydurmaya çalışıyor. Bağlanma ile ilişkili olan bölgeler, sevilen kişinin yokluğuna adapte olmayı öğreniyor. Tüm bu süreçlerde hormonlarımız rol oynuyor.
Örneğin, aşık olduğumuzda beynimiz dopamin salgılamaya başlıyor. Dopamin salınımı yakınlık kurma ve fiziksel temas gibi davranışlarla oldukça ilişkili. Ayrılık durumunda partnerimizle kurduğumuz fiziksel temastan mahrum kalıyoruz...
Bu gece uyumadan önce bulunmaktan fazlasıyla keyif aldığın bir yeri düşün. Bu bir şehir, ev ya da deniz kenarı olabilir. Kendini, bu süreci atlatmış bir şekilde orada bulunurken hayal et. “Acı çektiğim günler geride kaldı, artık iyiyim ve mutlu olduğum bir yerdeyim.” sözünü kendine tekrarla.
Öz şefkat kendine acımak anlamına mı geliyor?
"Ben bir zavallıyım, hiçbir zaman iyi hissedemeyeceğim, kötü şeyler hep beni bulur." Bunlar daha çok kendisine acımayla yaklaşan birinin kuracağı cümleler.
Öz şefkat geliştirdiğimizde hayatın herkes için bir şekilde zor olduğunu görebiliyor, bu zorluğu kabulleniyoruz. Bu zorlu dönemlerde kendimize ihtiyacımız olan neyse onu vermeye çalışıyoruz. Böylece acılara daha geniş bir perspektiften bakabiliyoruz.
Öz şefkat geliştirdiğimizde olumsuz düşüncelerimize de daha temkinli yaklaşabiliyoruz. Deneyimimiz ne ise onu çarpıtmadan, olduğundan daha büyük ya da küçük görmeden olduğu gibi sahipleniyoruz..
Sana acı veren, üzülmene sebep olan bir olayı düşün. Bunu yaşadıktan sonra kendini nasıl eleştirmiştin, kendine neler söylemiştin? Bunları aklına getir. Şimdi aynı olay için “Bunu yaşamam gerekiyordu çünkü …” cümlesini tamamla. Birden fazla kez aynı başlangıçla farklı cümleler kurmaya çalış.
Zorlu olayların ardından iyileşebilme ve tekrar uyum sağlayabilme becerimize "psikolojik dayanıklılık" deniyor. Aslen bir maddenin büküldükten, eğildikten veya baskı gördükten sonra tekrar eski haline dönme becerisine deniyor.
Hayatta da kimi zaman kişiliğimize, inandığımız şeylere ve kendimiz hakkındaki görüşlerimize zarar verebilecek olaylarla karşılaşabiliyoruz. Bu zorlu tecrübeler, bizi eğip bükmeye ve olduğumuzdan farklı bir forma sokmaya çalışıyor. Onlar karşısında verdiğimiz tepkiler de ne kadar dayanıklı ve esnek olduğumuzu gösteriyor.
Psikolojik dayanıklılık, karşılaştığımız bu olumsuz tecrübelerin üstesinden gelip var olan duruma yeniden uyum sağlamamız anlamına geliyor.
Bugün birlikte çalıştığın ve konuşurken kendini rahat hissettiğin bir kişiye hayatının nasıl gittiğini sor. Son zamanlarda onu zorlayan bir durum olup olmadığını öğren. Eğer o kişinin böyle bir talebi olursa bu konuyla ilgili çözümler bulmak için birlikte beyin fırtınası yapın. Bu tarz konuşmalar, kendi hayatında da daha çözüm odaklı bir insan olmana yardımcı olacak!
Her ne kadar kaygılı, kaçıngan ve güvenli diye 3 ayrı bağlanma stilinden bahsedilse de yetişkinlik döneminde bağlanma davranışları bir düzlem üzerinden inceleniyor. Bu düzlemi iki eksen oluşturuyor: bağlanma kaygısı ve bağlanma kaçınması.
Bağlanma kaygısı ilişkilere dair duyduğumuz endişeleri yansıtırken bağlanma kaçınması ilişki kurmaktan ne kadar kaçındığımızı gösteriyor. Bağlanma kaygımız ve kaçınmamız düşük ise nispeten güvenli bağlanıyoruz.
Yüksek bağlanma kaygısına ve düşük bağlanma kaçınmasına sahip olduğumuzda daha kaygılı bağlanıyor, düşük bağlanma kaygısına ve yüksek bağlanma kaçınmasına sahipsek kaçıngan bağlanıyoruz. Hem bağlanma kaygımız hem bağlanma kaçınmamız yüksek ise kaygılı-kaçıngan bağlanıyoruz.
İlişki içerisinde sevilmediğini, değer görmediğini hissettiğinde veya terk edilme kaygın tetiklendiğinde kendine "İçimdeki çocuğun şu anda neyi duymaya ihtiyacı var?" diye sor. Partnerin her zaman sana asıl ihtiyaç duyduğun şeyi sağlayamayabilir. Sonuçta siz iki ayrı insansınız. Kendi ihtiyacını en iyi sen anlayabilirsin. İçindeki çocuğun neye ihtiyacı olduğunu öğren ve onu sakinleştirmeye çalış.
Tavsiye etmek işten bile değil.
Adımlar ve görevler üzerinde düşünüldüğü, bilimsel temelli içeriklerde burası da şöyle oluversin denmediği kendini gösteriyor.
Kendine değer verme, kendini sevme ve saygı duyma konularında hayatım boyunca sorun yaşan birisi olarak günlük görevler ve diğer özellikler sayesinde ilerlediğimi düşünüyorum. İlerleme yolunda attığım bu adımda bence sizin büyük payınız var.
Ba-yı-lı-yo-ruummm.
O kadar güzel ve özenli şekilde hazırlanmış ki her yolculuk ve bu emeğin çok cüzi bir miktarla ulaşılabilir şekilde olmasına çok mutlu oluyorum.