Duygu, insanların yaşadıkları olaylara veya durumlara karşı verdikleri içsel tepkiler olarak tanımlanabiliyor. Hangi duyguyu hissedeceğimiz, o duyguyu tetikleyen deneyime ve kendi özelliklerimize bağlı olarak değişiyor. Örneğin, biri güzel bir haber aldığında mutluluk yaşarken diğeri daha çok şaşkınlık duyabiliyor. Tehdit edilmek gibi bir deneyim bizde korku yaratabilirken yeni bir ortama girmek kaygı ve heyecan uyandırabiliyor.
Duyguların günlük yaşamımızda önemli etkileri oluyor. Çünkü mutluluğumuza, korkumuza, üzüntümüze göre kararlar alıyoruz. Yapacağımız aktiviteleri, başlayacağımız hobileri veya gideceğimiz sosyal ortamları bunları gerçekleştirirken hissedeceğimiz duygulara göre seçiyoruz. Bu sebeple duygularımızı daha iyi anlamak, hayatımızı daha kolay yönetmemize yardımcı oluyor.
Temel Duygular Nelerdir?
Farklı farklı birçok duygu yaşıyoruz günlük hayatımızda. Kimini isimlendirebiliyoruz, kimini isimlendiremiyoruz. Psikolog Paul Eckman, deneyimlediğimiz sayısız duyguyu incelerken tüm insanların yaşadığı 6 temel duygudan bahsediyor. Bu 6 temel duygu mutluluk, üzüntü, korku, iğrenme, öfke ve şaşkınlık olarak geçiyor.
Bu 6 temel duyguyu tanımlayacak olursak mutluluk, gülerek ya da kahkaha atarak ifade ettiğimiz; eğlence içinde olma, bulunduğun andan doyum alma gibi farklı durumları içeren bir duygu. Üzüntü ise hayal kırıklığı, yas, umutsuzluk gibi duygularla karakterize edilen; gözyaşı veya kaş çatma gibi şekillerde ifade edilen bir duygu. Korku duygusu ise savaş-kaç tepkisine yol açtığı için hayatta kalma konusunda önem taşıyor. Kasılmış dudaklar, açılmış gözler, hızlı kalp atışları gibi fiziksel belirtiler ile kendisini gösteriyor. İğrenme ise hoşa gitmeyen bir durumdan dolayı ortaya çıkan ve öğürme gibi şekillerde kendisini gösteren bir duygu. Öfke; hayal kırıklığı, düşmanlık gibi duygulara yol açabiliyor ve kaşların çatılması, dudakların veya dişlerin sıkılması gibi yansımaları olabiliyor. Son olarak şaşkınlık, olumlu veya olumsuz beklenmedik bir olay sonucunda meydana geliyor ve açık ağız, kalkmış kaşlar ile yüzlere yansıyabiliyor.
Pozitif ve Negatif Duygular Nelerdir?
Hep mutlu hissetmek, sevinmek, neşeli olmak istiyoruz. Fakat bu her zaman mümkün olmuyor. Olumlu duyguların hayatımızda var olması kadar olumsuz duygular da hayatımızda bulunuyor. Hem pozitif hem negatif duyguları göz ardı etmeden, yok saymadan yaşamak gerekiyor. Peki nedir pozitif duygular ve negatif duygular?
Pozitif duygular yaşamaktan keyif aldığımız duygular olarak kısaca tanımlanabiliyor. Pozitif duygular içinde olduğumuzda etrafımıza da olumlu tepkiler verdiğimiz görülüyor. Mutluluk, eğlence, doyum, tatmin, ilgi, sevgi, sakinlik gibi duygular pozitif duyguların içine giriyor.
Negatif duygular ise deneyimlemekten hoşlanmadığımız ve keyif almadığımız duygular oluyor. Yaşadığımız olaya karşı ya da olayı birlikte yaşadığımız kişiye karşı olumsuz tepkiler vermemize yol açabilen, modumuzu düşüren, cesaretimizi kıran durumlarda kaldığımızda genellikle negatif duygular deneyimleyebiliyoruz. Korku, endişe, yalnızlık, iğrenme, melankoli, üzüntü gibi duygular negatif duyguların içinde yer alıyor. Negatif duyguları yaşamayı istemesek de hatta hayatımızdan olabildiğince çıkarmak istesek de negatif duygular hissetmemiz de gerekiyor.
Ne işe yarıyor negatif duygular? Öncelikle pozitif bir duyguyu hissedebilmek için negatif duyguları deneyimleyebiliyor olmak gerekiyor. Aksi halde pozitif duygu hissettiğimiz anları nasıl ayırabilirdik? Bunun yanında negatif duyguların evrimsel de bir anlamı bulunuyor. Negatif duygular hayatta kalmak için bizi harekete geçiriyor ve gelişmemize ve yeni şeyler öğrenmemize yardımcı oluyorlar. Negatif duygular sayesinde zorlu koşullara nasıl adapte olabileceğimizin yollarını bulabiliyoruz.
Öfke, problemlere karşı savaşmamızı sağlıyor. Korku, bizi tehlikelere karşı koruyor. Üzüntü sevdiğimiz kişilerle temas kurmamıza veya temas halinde kalmamıza yarıyor. İğrenme ise bizim için sağlıksız olan şeyden uzaklaşmamıza yardımcı oluyor. Öte yandan olumlu duygulara baktığımızda da eğlenme, bizim için önemli olan şeyleri hatırlamamıza ve anın keyfini çıkarmamıza yardımcı oluyor. Güven, bize yardım eden kişilerle iletişim halinde kalmamızı sağlıyor.
His ve Duygu Arasındaki Farklar Neler?
Gün içinde sık sık duygu ve his kelimelerini birbirlerinin yerine kullanıyoruz. Duygu ve his birbirine çok yakın kavramlar olsalar da farklı anlamlar taşıyorlar. Duygular vücudumuzda deneyimlediğimiz duyumlar olarak ortaya çıkıyor. Hisler ise duygularımızdan etkileniyor ve o andaki deneyimlerimiz hakkında sahip olduğumuz düşüncelerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Örneğin, bir partidesiniz, rahatsızlanmaya ve gergin olduğunuzu fark etmeye başladınız. Karnınız şiddetli bir şekilde ağrıdı. Zihniniz bu durumu “kötü hissediyorum.” olarak etiketledi çünkü tanımadığınız birçok kişi vardı veya eski partnerinizin de bu partide olduğunu fark ettiniz. Fakat aynı partide benzer duyulara sahip biri karnındaki ağrıyı “Heyecan hissediyorum.” diye etiketledi çünkü yeni insanlarla tanışmak ona heyecan verdi veya eski partnerini gördüğü için iyi hissetti. Bu durumda karnınızdaki duyumun yarattığı gerginlik duygunuz iken bu duruma verdiğiniz anlam (heyecanlı hissediyorum gibi) his oluyor.
Duygularımız mevcut gerçekliğe verdiğimiz bir tepki olan ham veriler oluyor. Genellikle bir olayın karşısında otomatik bir şekilde belli duygular hissediyoruz, ne hissedeceğimize ise kendimiz bilinçli bir şekilde karar vermiyoruz. Öte yandan, hislerimiz ise geçmiş olaylara veya gelecek korkularımıza dayalı olarak kafamızda yarattığımız hikayelerle oluşuyor ve her zaman gerçekliği yansıtmayabiliyor. Deneyimimize ve bedensel duyumlarımıza baktığımızda kendimize dair yaptığımız çıkarımlar hislerimizi oluşturuyor.
Bedensel duyumlarımızı dinlemek, bize potansiyel olarak yanlış inançlardan oluşan hikayeler yerine mevcut deneyimimize odaklanmamıza yardımcı oluyor. Böylece kendi gerçekliğimizden yola çıkarak kendimiz için doğru kararlar alabiliyoruz. Örneğin, bazı ilişkiler bize önceden olumsuz sinyallerde bulunabiliyor, bu sinyalleri aldığımızda aslında bedenimiz de bize belli ipuçları veriyor. O kişiyle birlikteyken başımız ağrıyabiliyor, böyle anlarda “Bu kişi bana güven vermiyor, yanında çok gergin hissediyorum.” diyebildiğimizde belki de o ilişkiyi sonlandırarak kendimiz için daha doğru bir adım atabiliyoruz. Ancak bedensel duyumumuzu dinlemeyip o ilişkide devam ettiğimizde olumsuz sonuçlarla karşılaşabiliyoruz.
Duygularımızı belirleyerek hislerimiz hakkında daha doğru bir değerlendirme yapabiliyoruz. Vücudumuzu gözlemlemekte zorlandığımızda ise ters yönde düşünebiliyoruz. Zihinsel hissimizi adlandırdıktan sonra "Vücudumdaki sinyalleri temel alıdığımda bu adlandırmamın doğru olduğunu söylemem mümkün mü?" diye sorabiliyoruz. Bu sayede hem bedenimizle hem de zihnimizle temas halinde kalarak deneyimlerimize bizde uyandırdıklarını anlayarak yaklaşabiliyoruz.
Bastırılmış Duygular Nedir?
Duygularımız kimliğimizin bir parçasını oluşturuyor. Fakat negatif duygularla her zaman olumlu yönde bir ilişkimiz olmuyor, bu duygular bizi zorlayabiliyor. Onları rahatsız edici ve zorlayıcı bulabiliyoruz. Bu sebeple bu negatif duygulardan kaçmak, onlardan uzaklaşmak, negatif duyguları hayatımızdan çıkarmak isteyebiliyoruz. Duyguları bastırmamız, duygusal acı çekişimizden uzaklaşmak istediğimiz için oluyor. Negatif duyguları iterek ve saklayarak bastırmak aslında bir baş etme mekanizması.
Bastırılmış duygularımız bilinç dışımızda yer alan ve yaşamaktan kaçındığımız duygular oluyor. Bastırılmış duygular, bir baş etme mekanizması olan duygu bastırmadan farklı oluyor. Örneğin, partnerinizle ayrıldınız ama yarın çok önemli bir iş görüşmeniz var. Bu sebeple bilinçli olarak duyduğunuz üzüntüyü bastırıyor ve iş görüşmesinden sonra yaşamak üzere kendinizden uzaklaştırıyorsunuz. Bu bir baş etme mekanizması oluyor ve ismi duygu bastırmak oluyor. Duyguları bastırmak bu şekilde olduğunda hayatımızı devam ettirmemiz için olumlu etkilere sahip olabiliyor. Öte yandan, bastırılmış duygular ise üzerine düşünüp karar verdiğimiz duygular olmuyor. Görünmüyor olmaları ya da bilinçli olarak hissetmiyor oluşumuz bastırarak onları yok ettiğimiz anlamına gelmiyor. Bir gün psikolojik veya fiziksel olarak kendilerini bir şekilde gösteriyorlar.
Bastırılmış duygular çoğunlukla erken çocukluk dönemi deneyimleriyle ilişkilendiriliyor. Hepimizin aslında iletişim becerileri, nasıl ilişki kurduğu ve davranışları öğrendikleri aile ilişkilerinden etkileniyor. Çocukluk döneminde bastırılmış duyguların daha fazla deneyimlenmesine yol açan faktörler arasında:
- Duygularını ifade etmeyen, duygular hakkında konuşmayan ebeveynler,
- Duygularını ifade eden, ağlayan, bağıran çocuğa kızıldığı ve bu çocuğun utandırıldığı bir aile ortamı ve
- Çocuğun duygularının yanlış veya sorunlu olduğunu söyleyen veya hissettiren, çocuğun deneyimini yok sayan ebeveynler
yer alıyor.
Zorlayıcı deneyimler içindeyken çocuklar genelde, “Artık sakinleş.”, “Üzülecek hiçbir şey yok.”, “Haline şükretmelisin.” gibi cümleler duyuyorlar. Sonuç olarak bu çocuklar sahip olmadıkları düşünülen öfke, üzüntü, hayal kırıklığı vb. yaşıyorlar ve bu duygularını aslında kimseyle paylaşamamış oluyorlar. Aldıkları tepkiler de bu şekilde olduğunda duyguları kabul edilmemiş oluyor ve bir çocuk olarak bunlarla tek başına baş edemediği için bastırmak tek çaresine dönüşebiliyor.
Bastırılmış duygular kendisini fiziksel semptomlar halinde de gösterebiliyor. Örneğin, kaslarda gerilme ve acı, sindirim problemleri, beslenme düzenindeki değişimler, yorgunluk ve uyku problemleri gibi fiziksel semptomlar ortaya çıkabiliyor. Özellikle, yapılan araştırmalar bastırılmış duygular ile bağışıklık sistemi arasında güçlü bir bağın bulunduğunu ortaya koyuyor. Bastırılmış duygular, bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açabiliyor.
Duygusal Manipülasyon Nedir?
Manipülasyon, birini veya bir durumu kontrol etmeye çabalamak anlamına geliyor. İnsanları manipüle etmek o kadar da kolay olmuyor çünkü insanların kendilerine ait istekleri, beklentileri, ilgileri ve ihtiyaçları oluyor. Manipüle etmek isteyen kişiler bu sebeplerle birini fiziksel olarak kontrol edemedikleri için duygusal manipülasyona başvuruyorlar. Duygusal manipülasyon, birinin bir başkasının duygularını kontrol etmesi anlamına geliyor. Bu, genellikle duygusal şantaj veya ikna etme yöntemleri ile uygulanmaya çalışılıyor.
Duygusal manipülasyona uğrayan kişide suçluluk, hayal kırıklığı, öfke gibi birçok olumsuz durum meydana gelebiliyor. Gaslighting ve love bombing, duygusal manipülasyonun en sık uygulanma şekillerinden ikisi.
Gaslighting, birinin bizim algılarımızdan ve hafızamızdan şüphe duymamıza yol açması anlamına geliyor. Love bombing ise birinin bizimle bir ilişkiye başlamak için bizi sevgiye, ilgiye ve övgüye boğması anlamına geliyor. Bunları yapan biri olduğunda onun harika bir partner olacağını düşünebiliyoruz. Fakat biz bu kişilere çekilmeye başladığımızda ilgilerini ve alakalarını geri çekiyorlar ve bizim onlara bağımlı bir halde kalmamıza sebep oluyorlar. Duygusal manipülasyona uğradığımızın sinyallerini veren cümleler arasında:
- Beni sevseydin bunu yapmazdın.
- Hiçbir şeyi doğru düzgün yapamıyorsun.
- Ailene ve arkadaşlarına benden daha çok değer veriyorsun.
- Ancak kilo verdiğinde dışarıda yemek yemeye çıkabiliriz.
- Eğer bunu bir daha yaparsan olacaklardan sorumlu değilim.
- Beni ne hale getirdiğine bir bak.
- Senin şanssız olduğunu biliyordum.
- İstesem senden daha iyisini yapardım.
gibi ifadeler yer alıyor.
Tüm bunlar bize kötü hissettiriyorken insanlar neden duygusal manipülasyon yapmaya devam ediyor? İstismara maruz kalan bazı insanlar manipülatif davranışlar sergileyebiliyor çünkü bu biraz da öğrenilen bir davranış şekli. İhtiyaçlarını doğrudan ifade etmek öğrenmedikleri bir yöntem olduğu için karşılarındaki insanı yöneterek bunu yapmaya yönelebiliyorlar. Bazı insanlar ise manipülatif davranmanın rutin bir davranış olduğu evlerde büyümüş olabiliyorlar ve başka iletişim yollarını öğrenme şansları olmadığı için duygusal manipülasyona başvurabiliyorlar.
Duygu Düzenleme Nedir?
Gün içinde birçok duygu yaşıyoruz. Üzülüyoruz, seviniyoruz, korkuyoruz, endişeleniyoruz… Bazen bu duyguları o kadar güçlü hissediyoruz ki hız trenindeymiş gibi oradan oraya savrulabiliyoruz. Böyle bir durumda yoğunlaşan duygumuzun etkisini azaltmak için ve yönetilebilir bir hale getirmek için belli yöntemler uyguluyoruz.
Duygu düzenleme, kişinin duygu durumunu kontrol edebilmesi anlamına geliyor. Duygu düzenleme yöntemleri arasında öfke veya kaygı seviyemizi azaltmak için zor bir durum üzerine tekrar düşünerek çözüm bulmak, duygularımızı sevdiklerimizle paylaşmak veya sakinleşmek için bir olayın mantıksal yanlarını da düşünmeye çalışmak gibi davranışları içeriyor. Aslında duygularımızı düzenlerken olumlu ve olumsuz tüm duygularımızı nasıl güçlendirdiğimiz, kullandığımız ve yönettiğimiz önemli oluyor. Duygu düzenlemenin üç parçası bulunuyor:
- Hissettiğimiz duyguyla birlikte bir aksiyon almak
- Hissettiğimiz duyguyla birlikte aldığımız aksiyonu kısıtlamak, ipin ucunu bırakmamak
- Duygularımızla birlikte verdiğimiz yanıtları, tepkileri hafifletmek ve duruma uygun davranışlar sergilemek
İdeal olan ise bir duyguyu hissettiğimizde bu üç parçayı da uygulayabilmek. Fakat ideal olana her zaman erişemiyoruz. Gün içinde onlarca duygu yaşıyoruz ve kısa sürede bu duygularla ilgili bir şeyler yapıyor ve düşünüyoruz. Olumsuz bir şeyler hissettiğimizde önce olumsuz düşüncelere dalıp daha sonra birçok duygu bombardımanına uğrayıp uygun olmayan davranışlara yönelebiliyoruz.
Duygu düzenleme işimize yarayacak bilgileri filtreleyerek almamıza ve stres ya da korku oluşturmayacak şekilde bu bilgileri kullanmamıza yardımcı oluyor. Duygularını daha iyi düzenleyebilen kişiler daha az psikolojik zorluk yaşıyor. Kaygıya ve depresyona olan eğilimleri az oluyor. Neyse ki duygu düzenleme hepimizin öğrenebileceği bir beceri. Bunun için Relate’de yer alan “Duygusal Dayanıklılık Kazanmak” ve “Duygusal Zekayı Geliştirmek” yolculuklarına başlayabilirsin!