Borderline kişilik bozukluğu, önemli etkileri olabilen psikolojik bir rahatsızlık. Bu mental sağlık problemi iş hayatını, aile ilişkilerini ve sosyal yaşamı ciddi ölçüde olumsuz etkileyebiliyor. Araştırmalara göre, yetişkin popülasyonunun %1.4’ünün borderline kişilik bozukluğuna sahip olduğu belirtiliyor. Borderline ve benzeri kişilik bozukluklarının çoğunlukla ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde ortaya çıktıkları görülüyor. Uzun yıllar boyunca devam edebilen borderline kişilik bozukluğu tedavi edilmediği takdirde kişinin yaşamında birçok sıkıntıya yol açabiliyor. Bu yazımızda borderline kişilik bozukluğunun ne olduğundan, nasıl belirtilere sahip olduğundan, sebeplerinden ve tedavi yöntemlerinden bahsedeceğiz.
Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu
Borderline kişilik bozukluğu; değişken ruh hali, ilişkiler ve davranışlar üzerinden tanımlanıyor. Borderline kişilik bozukluğuna sahip birisi bir anda olumlu duygular hissederken bir anda kendisini üzgün bir halde bulabiliyor. Yoğun duygular hissettiği bir kişiden kısa bir süre sonra nefret eder hale gelebiliyor. Borderline kişilik bozukluğunun dürtüsel davranışları, paranoyak düşünceleri ve agresyonu beraberinde getirebildiği görülüyor. Bu kişilik bozukluğuna sahip kişiler riskli davranışlarda bulunabiliyor, hem kendilerini hem de çevrelerindeki insanları riske atabiliyorlar.
Borderline kişilik bozukluğunun belirtileri arasında dramatik davranışlar ve abartılı duygusal tepkiler yer alıyor. Bu nedenle davranışlarını ve düşüncelerini tahmin etmek çevreleri için zor olabiliyor. Borderline kişilik bozukluğunun, reddedilme hassasiyeti ile yakından ilişkili olduğu belirtiliyor. Genellikle bu kişilik bozukluğuna sahip kişiler çevreleri ve özellikle partnerleri tarafından reddedilmekten çok korkuyorlar. En ufak bir olumsuzluk uyandıran davranışı partnerlerinin artık kendilerini sevmediği ve terk edeceği yönünde yorumlayabiliyorlar. Duygularını kontrol etmekte fazlasıyla zorlandıkları için tetiklendikleri anlarda abartılı davranışlara yönelebiliyorlar ve çevrelerindeki kişilerin sınırlarını zorlayabiliyorlar.
Borderline kişilik bozukluğu mentalizasyon zorluklarını da beraberinde getirebiliyor. Mentalizasyon, kişinin kendisinin ve çevresindekilerin düşüncelerini ve inançlarını anlayabilme becerisi olarak tanımlanıyor. Bu kişilik bozukluğuna sahip kişilerin mentalizasyon becerisi düşük olabildiğinden çevrelerindeki kişileri anlamaları ve sağlıklı iletişim kurmaları zor olabiliyor.
Borderline kişilik bozukluğu da bağımlı davranışlar da görülebiliyor. Reddedilmeye duyulan hassasiyetle de ilgili olarak bu kişilik bozukluğuna sahip kişiler çok fazla ilgi talep etmek gibi yakınlarına bağımlı davranışlar gösterebiliyorlar. Kısa süreli ayrılıklar bile fazlasıyla yoğun duygusal tepkilere neden olabiliyor.
Neden Olur?
Borderline kişilik bozukluğu, tecrübe eden kişiler için oldukça zorlayıcı bir mental sağlık problemi. Bu durumun sebeplerini tanımak hem belirtilerini hem de tedavi yöntemlerini daha iyi anlamak için bizlere yardımcı olabilir. Bu kişilik bozukluğunun sebebi kesin olarak bilinmese de araştırmalar bazı önemli faktörleri işaret ediyorlar:
- Beyin yapısı: Birçok çalışma borderline kişilik bozukluğuna sahip kişilerin beyin yapısının diğer kişilerden farklı olduğunu gösteriyor. Bu farklılık özellikle beynin dürtü kontrolü ve duygu regülasyonu ile ilgili olan bölümlerinde görülüyor.
- Genetik yatkınlıklar: Akrabalarımızda borderline kişilik bozukluğu olduğunda bizim de bu rahatsızlığa sahip olma olasılığımız artıyor. Bu durum borderline kişilik bozukluğunun genetik faktörlerle de ilgili olduğunu gösteriyor.
- Olumsuz ve zorlayıcı deneyimler: Yapılan araştırmalar borderline kişilik bozukluğuna sahip kişilerin genellikle geçmişlerinde taciz, istismar, travma ya da ebeveynlerinden erken yaşta kopma gibi olumsuz deneyimler yaşadıklarını gösteriyorlar.
Sebeplerine ek olarak risk faktörlerine baktığımızda ise erken çocukluk döneminde yaşanan reddedilme ve terk edilmeler başta geliyor. Özellikle ebeveynlerimizi gerçek ya da sembolik anlamda küçük yaşta kaybetmek borderline riskini artırıyor. Somut anlamda kayıp içinde ölüm ya da boşanma gibi durumlar yer alıyor. Öte yandan, sembolik anlamda kayıp ise ebeveynin çok çalışmasını, ilgi göstermemesini veya tüm ilgisini diğer kardeşe vermesi gibi durumları içerebiliyor.
Geçmişimize dair üstesinden gelmekte güçlük çektiğimiz deneyimler psikolojik sağlığımızı olumsuz etkileyerek bizi borderline kişilik bozukluğu gibi mental sağlık problemlerine daha yatkın hale getiriyor. Bu sebeple çocuklukta yaşadığımız zorlayıcı deneyimleri ele alan profesyonel desteklere yönelerek bu olumsuz deneyimlerin bugünümüzü etkilemesine karşı önlem almamız kritik bir öneme sahip.
Belirtileri Nelerdir?
Borderline kişilik bozukluğunu, kişinin hayatından tatmin duymasına ve potansiyelini gerçekleştirmesine engel olabiliyor. Beraberinde getirdiği semptomlar ilişkilerin, iş hayatının, akademik çalışmaların ve aile dinamiklerinin olumsuz etkilenmesine neden olabiliyor. Bu nedenle borderline kişilik bozukluğunun nasıl bir tablo oluşturduğunu daha iyi anlamak için belirtilerini incelememiz önem taşıyor. İşte borderline kişilik bozukluğunun başlıca semptomları:
- Davranışsal belirtiler: Dürtüsel ve riskli davranışlara olan eğilim artıyor. Örneğin, aşırı alkol ve madde kullanımı, abartılı alışveriş tüketimi, riskli cinsel tecrübeler ve tıka basa yemek tüketimi yaygın olabiliyor. Buna ek olarak, bu kişilik bozukluğuna sahip kişiler kendilerine zarar vermeye daha yatkın olabiliyorlar. İntihar girişimleri veya kendine fiziksel olarak zarar verme davranışları görülebiliyor.
- Duygusal belirtiler: Borderline kişilik bozukluğu en başta hızlı değişken ruh hali ile kendini dışa vuruyor. Bu kişilik bozukluğuyla mücadele eden kişiler duygu durumlarını genellikle “Sanki bir hız trenindeyim, her an içimdeki duygular değişiyor!” olarak tarif ediyorlar. Kısa bir zaman dilimi içinde mutsuzluktan neşeli hissetmeye savrulabiliyorlar. Hissedilen duygular ise genellikle oldukça yoğun bir şekilde deneyimleniyorlar. Kaygı, öfke ve bunalmışlık en sık tecrübe edilen duygular arasında yer alıyorlar.
- İlişkisel belirtiler: Borderline kişilik bozukluğu kendisini romantik ilişkilerde yoğun duygularla ancak sıklıkla yaşanan tartışmalar ve ayrılıklarla belli ediyor. Bu sorunla mücadele eden kişiler, sevdikleri tarafından terk edilmekten yoğun bir şekilde korkuyorlar. Bu durum karşılarındaki kişilere güven duymalarını fazlasıyla zorlaştırabiliyor ve ilişkilerin içinde genellikle kendilerini gergin hissediyorlar. Borderline kişilik bozukluğuna sahip kişilerin genellikle favori bir insanı oluyor ve onsuz yaşayamayacaklarını düşünüyorlar.
- Kendine bakış: Borderline kişilik bozukluğu hızlı değişkenliği beraberinde getiriyor ve bu durum kişinin kendisine bakışını da içeriyor. Bu tanıya sahip kişiler kendilerine dair düşüncelerinde de stabil olamıyorlar. Bir gün kendilerine güvenirken ve kendilerini severken ertesi gün kendilerine dair oldukça negatif bir algıya sahip olabiliyorlar.
- Düşüncelerde strese bağlı değişim: Borderline kişilik bozukluğuyla mücadele eden kişiler stres altında düşüncelerinde değişkenlik yaşayabiliyorlar. Paranoyak düşüncelerin yoğunluk kazanması sıklıkla görülüyor. Örneğin, diğer kişilerin kendilerine zarar vermeye çalıştığına dair inançlar geliştirebiliyorlar. Disosiyasyon olarak adlandırdığımız, sanki zorlandıkları o anı yaşayan kendileri değilmiş hissine kapılabiliyorlar.
Böyle bir klinik tablo borderline kişilik bozukluğunu işaret edebiliyor. Öte yandan, DSM-5’e göre borderline kişilik bozukluğu tanısı almak için aşağıda belirttiğimiz 9 semptomun 5 ve daha fazlasının mutlaka görülüyor olması gerekiyor:
- Terk edilmemek için çok fazla çaba harcamak,
- Duygudurumda ani değişimler yaşamak,
- İçsel bir boşluk hissetmek,
- Kimlik karmaşası yaşamak,
- Dürtüsel davranışlar sergilemek,
- Uygunsuz ve yoğun öfke yaşamak,
- Stabil olmayan ilişkilere sahip olmak,
- İntihar girişimlerinde bulunmak ya da kendine zarar vermek ve
- Paranoid ya da disosiyatif belirtiler göstermek
Borderline ile Yaşamak
Borderline ile yaşamak kolay bir durum değil. Bu nedenle olumsuz duyguların hakim olduğu ve stabilite kurulamayan bir hayat yaşamamak adına doğru tedaviye ulaşmak büyük önem taşıyor. Borderline kişilik bozukluğu ile mücadele eden kişiler depresyona ve zararlı madde kullanımına yatkın olabiliyorlar. Kendilerine fiziksel olarak zarar verebiliyor ve intihar girişimlerinde bulunabiliyorlar. Çalışmalar borderline kişilik bozukluğuna sahip 10 kişiden 1’inin intihar sonucunda hayatını kaybettiğini gösteriyor. Aynı zamanda borderline kişilik bozukluğu ile yaşayan kişilere baktığımızda özellikle ilişkilerinde zorluklar yaşadıklarını görüyoruz. Sık sık partnerlerinden ayrılabiliyor ya da partnerleri ile tartışmalar yaşayabiliyorlar. Doğru, erken ve uzmanlar tarafından verilen tedaviye ulaşmak işte bu nedenlerden dolayı kritik bir önem taşıyor.
Borderline’ın getirdiği tüm bu olumsuzluklara rağmen ihtiyacımız olan desteği alarak tatmin duyduğumuz, sağlıklı ilişkilere sahip olduğumuz ve iyilik halimizi yukarı taşıdığımız bir hayat sürmek mümkün. Öncelikle yardım ve destek almaya açık olmamız çok önemli. Çünkü borderline tek başımıza baş etmemizin fazlasıyla zorlayıcı olduğu bir mental sağlık problemi. Bu noktada bir ruh sağlığı uzmanına başvurmamız çok kritik. Klinik psikologlar ve psikiyatristler başvurmamız gereken en temel iki adres. Yaşadığımız zorlukları uzmanlarla konuşmak, bu zorlukların sebeplerini tanımak ve bu sayede yeni baş etme yöntemleri keşfetmek borderline ile yaşarken hayatımızı kolaylaştırmak için fazlasıyla önemli.
Acil durum planı yapmak borderline’a bağlı olarak gerçekleştirdiğimiz dürtüsel davranışlarla daha iyi baş etmemize yardımcı olabiliyor. Örneğin, kendine zarar verme veya intihar girişimleri yaygın görüldüğünden böyle bir dürtü duyduğumuzda ne yapacağımızın belli olması çok önemli. “Kime ulaşacağız, ilk ne yapacağız?” gibi soruların yanıtlarını belirleyerek planımıza sadık kalabiliriz ve kendimize zarar vermenin önüne geçebiliriz.
Sosyal destek her zorluğun karşısında bize yardımcı olabilecek güce sahip. Ailemiz, arkadaşlarımız veya partnerimiz yanımızda olduklarını hissettirdiklerinde kendimizi daha güçlü hissedebiliyoruz. Ancak her zaman çevremizin çok destekleyici olduğunu hissedemeyebiliyoruz. Böyle durumlarda sosyal ağımızı güçlendirecek yeni ilişkiler kurmak, destek gruplarına katılmak veya ailemize destek talebimizi açık bir şekilde iletmek bizlere yardımcı olabiliyor.
Öz bakımımıza özen gösterdiğimiz zaman borderline ile yaşamak daha kolay oluyor. Öz bakım sayesinde duygusal zorlukların etkisini azaltabiliyor, deneyimlediğimiz olumlu duyguları artırabiliyor ve duygusal iniş çıkışlarımız üzerinde kontrol kazanabiliyoruz. Öz bakımın içine sağlıklı ve düzenli bir yeme düzeni oturtmak, uyku düzenimize dikkat etmek, rahatlamak veya stresimizi azaltmak için keyif aldığımız aktivitelere alan açmak ve egzersiz yapmak gibi aktiviteler giriyor.
Tedavisi
Borderline kişilik bozukluğunun tedavi yöntemlerinin başında psikoterapi yer alıyor. Psikoterapi süreci bireysel olarak ilerleyebileceği gibi aileyle ya da partnerle birlikte takip edilen terapiler de bulunuyor. Yani, bireysel terapiye ek olarak çift terapisi ya da aile terapisi de borderline tedavisinde önemli rol oynayabiliyor..
Psikoterapi yöntemleri günümüzde birçok farklı metotla ilerleyebiliyor. Bu yaklaşımlar borderline ile ilgili farklı noktaları merkezine aldıklarından dolayı aşağıda belirttiğimiz farklı psikoterapi yaklaşımlarını tanıyarak kendimize ve ihtiyaçlarımıza en uygun terapiyi seçmemiz önem taşıyor.
- Psikodinamik Terapi: Psikodinamik yaklaşım borderline ile çalışırken semptomları değil, bu semptomları besleyen bilinç dışı süreçleri merkezine alıyor. Semptomların ardında yatan tetikleyiciler anlaşılmadığı sürece onları tedavi etmenin de mümkün olmayabileceği görüşünü savunuyor.
- Diyalektif Davranış Terapisi: Bilişsel davranışçı terapiden temel alan bu ekol kişilere nasıl şimdi ve şu anda olabileceğini ve yeni baş etme yöntemlerini öğretiyor. Özellikle duygu regülasyonuna odaklanıyor ve yeni yöntemlerle kişinin duygularını kontrol edebilmesini sağlıyor.
- Zihinselleştirme Temelli Terapi: Zihinselleştirme temelde kendi davranışlarımızın ve başkalarının davranışlarının kendi düşüncelerinden, isteklerinden ve diğer zihinsel süreçlerinden nasıl etkilendiğini anlayabilme becerisi olarak geçiyor. Borderline kişilik bozukluğu, zihinselleştirme becerisini zayıflattığı için bu ekolün iyi bir seçenek olduğu düşünülüyor. Bu terapi sürecinde zihinsel süreçlerimiz ile diğerlerinin zihinsel süreçlerinin farklı olabileceğini ve bizim kendi düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız arasında nasıl bir ilişki olduğu üzerinde çalışıyoruz.
- Grup Terapisi: Günümüzde azımsanmayacak sayıda kişi borderline kişilik bozukluğu ile mücadele ediyor. Bizim gibi borderline ile yaşayan kişilerle bir araya geldiğimiz bir terapi süreci yalnız olmadığımızı hissetmemizi sağlıyor. Birbirimizin deneyimlerinden öğrenebiliyor, birbirimize destek olabiliyor ve birbirimizi beslediğimiz bir süreç yaşayabiliyoruz.
Psikoterapinin yanı sıra borderline kişilik bozukluğu ilaç tedavisi ile de desteklenebiliyor. Psikiyatri uzmanları borderline’nın belli semptomları için ilaç önerisinde bulunabiliyorlar. Özellikle duygusal iniş çıkışlar ve depresif belirtiler için ilaç tedavisi sıklıkla öneriliyor. Bu noktada devreye antidepresanlar, antipsikotikler, anksiyete ilaçları ve mod dengeleyiciler devreye giriyor. En çok tercih edilen tedavi yöntemi ise çoğunlukla psikoterapi ve ilaç tedavisinin kombine edildiği, birbirini destekleyen iki sürecin kullanıldığı tedavi yöntemleri oluyor.
Borderline Tedavisi Ne Kadar Sürer?
Borderline’ın tedavisi için belirli ve kesin bir süreden bahsetmek doğru olmayabilir. Psikodinamik ekolle çalışıldığında herkesin kendine özgü bir ritmi olduğu için belli bir seans sayısından bahsedemiyoruz. Öte yandan, diyalektif davranış terapisi ve zihinselleştirme temelli terapi de benzer şekilde net bir zaman belirlemiyor. Ancak genellikle terapi süreçlerinin 1 ila 3 yıl arasında ilerlediği belirtiliyor. İlaçlar ise birkaç ay içinde etkisini göstermeye başlıyolar. Ne kadar süre devam edileceği ise tıpkı psikoterapi gibi kişilerin gelişim hızlarına, ihtiyaçlarına ve semptomlarının yoğunluğuna bağlı olduğundan herkes için ortak bir süre söylemek mümkün olmuyor. Bu noktada belki de odaklanmamız gereken şey borderline’ın nasıl biteceği değil, borderline ile birlikte nasıl tatmin olduğumuz ve sağlıklı ilişkiler kurduğumuz huzurlu bir hayat sürebileceğimiz sorusudur.