Daha önce hiç samimi olduğunuzu düşündüğün için kendine dair özel şeyler paylaştığın bir arkadaşının anlattıklarını bir başkasıyla paylaştığını fark ettin mi? Bir şeylere ihtiyacı olduğu zaman destek olduğun bir arkadaşının sana aynı desteği göstermediğini hissettin mi? Kendinle ilgili güzel bir haber paylaştığında arkadaşının sevincini paylaşmadığını gördüğün oldu mu? Hatta öğüt verme ya da uyarma adı altında aldığın güzel haberi kursağında bıraktığı ya da küçümsediği bir durum sana tanıdık geliyor mu? Eğer bunlar kulağına aşina geliyorsa hayatında bir “dost gibi görünen düşman” olabilir. Peki frenemy yani “dost gibi görünen düşman” tam olarak kime denir? Hangi şekillerde karşımıza çıkar? Eğer hayatımızda bir frenemy varsa bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? Gelin, birlikte bakalım!
Frenemy nedir?
Frenemy, aslında isminden yola çıktığımızda kendini ele veren bir kavram. İngilizce “friend” yani “arkadaş” kelimesi ile “enemy” yani “düşman” kelimesinin sentezinden oluşan bir birleşik kelime diyebiliriz. Arkadaş ve düşman karşıt anlamlı kelimeler olduğu için her ne kadar ikisinin sentezi oksimoron gibi gözükse de bu kavram birçoğumuza çok tanıdık bir karaktere karşılık geliyor: dost gibi görünen ama aslında bir dost gibi iyi niyetli olmayan, dostmuş gibi davranırken aslında düşmanlık yapan biri.
Hayatımızın tam şu anda içinde bulunduğumuz döneminde olmasa bile geçmişte çoğumuz kendimizi benzer bir arkadaşlık ilişkisi içinde bulunmuşuzdur. Her ne kadar “Kim bize neden düşmanlık etsin ki?” sorusunu sorduğumuzda “dost gibi görünen düşman” kavramı kulağa biraz çocukça gelebiliyor. Ancak bu kişilerin hayatımıza yalnızca lisede ya da ortaokulda girmediğini, iş hayatında ya da yıllardır görüştüğümüz bir arkadaş grubu içerisinde dahi var olabildiklerini görüyoruz.
Frenemy türleri
Arkadaşlık ilişkileri duygusal ihtiyaçlarımıza, hayat anlayışımıza, ilgi alanlarımıza ve hayatımızın nasıl bir döneminden geçtiğimize göre değişebiliyor. Öte yandan arkadaşlarımızla aynı hayat anlayışına, duygusal ihtiyaçlara ve ilgi alanlarına sahip olsak bile bu arkadaşlıklar birçok farklı türde ve dinamikte olabiliyor. Dolayısıyla, “dost gibi görünen düşman” kavramını kullandığımız zaman tek bir arkadaşlık tipinden bahsetmek mümkün değil. Kaldı ki, denkleme dost gibi görünen bir düşmanı eklediğimizde içinde birçok çelişki barındıran karmaşık bir ilişkiden bahsetmiş oluyoruz. Bu sebeple de aslında dünyada ne kadar frenemy varsa o kadar çok frenemy türü olduğundan bahsetmek mümkün. Ancak bu yazımızda yaygın birkaç “dost gibi görünen düşman” türünü ele almaya çalışacağız.
Rakip frenemy
Rakip frenemy, yaygın olarak çalışma ortamlarında karşılaşılan bir “dost gibi görünen düşman” türü. Aynı ortamda çalıştığımız için bu frenemy’ler bize genellikle kibar bir şekilde yaklaşıyor. Giydiklerimize ve parfümümüze iltifat edebiliyor, toplantıda söylediklerimizle ilgili bizi onaylayabiliyor ya da ofiste karşılaştığımız zaman bizimle tatlı tatlı sohbet edebiliyorlar ancak aslında başımıza iyi bir şeyin gelmesini istemiyorlar. Mesela terfi aldığımız zaman mutluluğumuzu içtenlikle paylaştıklarını hissedemeyebiliyoruz. Toplantıda söylediklerimiz kabul görmediğinde sonrasında yanımıza gelip bizi teselli ederek dostumuz gibi görünebiliyorlar ancak fikirlerimiz takdir edildiğinde de suratları asılabiliyor. Bu kişiler bizimle olan arkadaşlığında hep rekabet halinde oluyor. Bu kişilerle konuşurken bazen iltifat mı ettiklerini yoksa laf mı soktuklarını anlamayabiliyoruz.
Dedikoducu frenemy
Verdiğimiz sırları bizim onayımız dışında bir başkasına ya da başkalarına anlatan kişilere dedikoducu frenemy diyoruz. Bu kişiler kendileriyle paylaştığımız özel şeyleri yakınlığımızın bir göstergesi olarak değil, üzerine konuşulabilecek yeni bir gündem maddesi olarak görebiliyor. Eğer paylaştıklarımızın özel olduğunu onlara belirttiysek bu durum bizim açımızdan daha da yıkıcı olabiliyor. Her ilişkide olduğu gibi arkadaşlık ilişkilerinin de temeli güvene dayanıyor. Güven duygusunun bu şekilde zarar gördüğü bir arkadaşlığı sürdürmek hem mümkün olmuyor hem de mümkün kılmaya çalıştığımızda bize iyi gelmiyor.
Stratejik frenemy
Bizim ihtiyaç durumunda yanlarında olmamıza rağmen karşı taraftan aynı desteği göremediğimiz tek taraflı arkadaşlıklarda stratejik bir frenemy ile karşı karşıya olabiliyoruz. Yalnızca bir talepleri olduğunda bizi arayan “dost gibi görünen düşman”larımızın bu taleplerini yerine getirdiğimizde ölçüde onlarla arkadaşlığımızı sürdürebiliyoruz. Rakip frenemy ya da dedikoducu frenemy’den farklı olarak bu kişiler bizim kötülüğümüzü istedikleri için bunu yapmıyor olabilirler. Ancak maalesef bir ilişkide ihtiyaçlarımıza yer bulmakta zorlandığımızda bu kişilerle arkadaşlık kurmak uzun vadede öz güvenimizden, enerjimizden ve iyilik halimizden çok şey götürebiliyor.
Frenemy ile nasıl başa çıkılır?
Dost gibi görünen düşmanlar ile başa çıkmak her zaman kolay olmayabiliyor. Bu kişiler iyiliğimizi gözetir gibi göründükleri için gerçekten bir frenemy olup olmadıklarını anlamak zor olabiliyor. Eğer karşımızda manipülatif bir “dost gibi görünen düşman” varsa bu durum daha da zor bir hal alabiliyor. Örneğin, bir kırgınlığımızı ifade ettiğimizde “Sen nasıl beni bunlarla itham edersin, bana bunu nasıl kondurabilirsin?” şeklinde suçlanıyor ve bir tür gaslighting’e uğruyor olabiliriz. Bu da kendimizden şüphe etmemizi ve zamanla bu arkadaşlık ilişkisi içerisinde kendi hislerimize güvenemiyor hale gelmemize sebep olabiliyor. Bu da arkadaşlığımızda çarpık bir güç dengesi yaratabiliyor.
Bunun yanı sıra, kendimizden şüphe ettiğimiz bir noktada sevdiğimiz biri tarafından suçlanıyor olduğumuz için gerçekten suçlu hissedebiliyor ve kendimizi “hatamızı” telafi etmek için çabalarken bulabiliyoruz. Ancak bu durumla baş etmek için kendi hislerimize güvenmek ve kafamızın karıştığı anlarda gerçekten güven duyduğumuz arkadaşlarımızla konuşmak daha iyi bir seçenek olabiliyor. Dışarıdan bakan bir göz bu tarz dinamikleri bazen daha net bir şekilde değerlendirebiliyor.
Eğer bir arkadaşımızın frenemy olabileceğini düşünüyorsak bu konuyu kendisiyle yüz yüze konuşmak hem bize hem de ilişkimize iyi gelebiliyor. Bu konuşmayı yaparken suçlayıcı konuşmamak, frenemy etiketini arkadaşımıza yapıştırmamak daha iyi olabiliyor. Karşımızdaki kişi bu tür bir konuşmaya karşı direnç gösterebileceği için mümkün olduğunca ben dili kullanarak ve duygularımızı ifade ederek konuşmak kalkanını biraz olsun indirmesini sağlayabiliyor.
Arkadaşımıza ona değer verdiğimizi, bu arkadaşlığı kaybetmek istemediğimizi ve bu sebeple bu konuyu aşmak istediğimizi dürüst ve samimi bir şekilde ifade edebildiğimizde daha sağlıklı bir diyalog kurabiliyoruz. Bu sayede ikimizin de birbirini suçladığı bir tartışmadan çok her iki tarafın da hislerini paylaştığı ve durumu çözmeye çalıştığı bir sohbet gerçekleştirebiliyoruz. Ve her iki tarafın da böyle bir iletişim için elinden geleni yaptığını görüyorsak arkadaşlığımız için hala bir umut taşıyabiliyoruz!
Eğer tüm bunlara rağmen arkadaşlığımız aynı dinamiğe geri dönüyor ya da farklı şekillerde bize zarar veriyorsa bu arkadaşlığa sınırlar koymak veya arkadaşlığı tamamen bitirmek yerinde bir karar olabiliyor.
Bir frenemy ile baş ederken de #RelateYanında!
Eğer sürekli kişisel sınırlarımızı aşan, arkadaşlığımızın sınırlarını dilediği gibi belirleyen ve bizim iyiliğimizi düşünür gibi gözükse de aslında bize düşmanlık eden biri ile karşı karşıya kaldığımızda kendimizi korumanın en temel yöntemi sınır koymak oluyor. Eğer tüm bu deneyimleri sevdiğimiz bir arkadaşımız ile yaşıyorsak sınır koymak zor olabiliyor. Ancak endişelenmene gerek yok, Relate yanında! Relate uygulamasına girip “Sınır Koymayı Öğrenmek” yolculuğuna başlayarak kurduğun arkadaşlık ilişkilerinde sınırları başkalarının belirlemesinin önüne geçebilir ve senin iyiliğini gözetmeyen kişilere karşı kendini korumak için sağlıklı sınırlar inşa edebilirsin.