Mizah, hayatımızı aydınlatan ve keyifle dolduran en temel parçalarından biri. Öyle ki, sırf gülebileceğimiz şeyler yaratmak için filmler çekiyor, kitaplar yazıyor, belki de stand-up gösterileri düzenliyoruz. Komik bulduğumuz insanlarla daha çok vakit geçiriyor, onlara karşı daha yakın hissediyoruz. Arkadaşlarımızla oturup beraber kahve içmek için şehrin bir ucundan diğer ucuna gidiyoruz çünkü buluştuğumuz zaman kahkahalara boğulacağımızı biliyoruz. Belli ki, gülmeye ihtiyaç duyuyoruz. Mizahı ve kahkahaları hayatımıza dahil etmeye ya da bunların hayatımızdaki varlığını artırmaya çalışıyoruz. Yemek yemek gibi temel bir ihtiyacımızı bile belki bir sitcom dizisi izleyerek ya da bizi güldüren arkadaşlarımızla buluşarak daha da keyifli hale getiriyoruz. Peki neden? Sahiden, gülmek bizi nasıl iyileştiriyor? Gelin, bu yazımızda kahkahaların gücüne beraber bakalım.
Neden ve Neye Güleriz?
Neden güldüğümüz ve neyi komik bulduğumuz uzun zamandır psikologlar, sosyologlar ve antropologlar tarafından sıkça araştırılan bir konu.Bu soruların kesin ve net cevapları ise tam olarak bulunmuyor. Bazen tezat durumlar, normalde olmayacak türden bir şeyin rastgele bir anda oluvermesi ya da kimsenin ciddi bir şekilde yaralanmadığı türden minik sakarlıklar bizlere komik gelebiliyor. Mesela abartılı fiziksel hareketler ve mimiklerle karakterize olan bir komedi filmi türü olan Slapstick komedi sinemanın erken zamanlarında Charlie Chaplin ile beraber çok tanınmış ve dönemin en büyük güldürü aracı olmuştu. Zamanla Hollywood’da daha çok hazırcevap ve esprili diyalogların yer aldığı Screwball komedi filmleri popüler bir hal aldı. Anadolu kültüründe de yer alan Hacivat ve Karagöz oyununa da benzeyen bu türü günümüzde stand-up gösterilerinde dahi görebiliyoruz. Dolayısıyla neye güldüğümüz ve neden güldüğümüz dönemin kolektif anlayışına, kültüre, bireysel zevklerimize ya da yaşımıza bağlı olarak değişebiliyor. 16.yüzyılda dahi var olan bir mizah anlayışı değişe dönüşe 2024’e kadar gelebiliyor, kimi mizah anlayışı tarihin bir noktasında tıkanıp kalıyor, kimi espriler bir arkadaş grubunda gülmekten karınları ağrıtırken kimi ortamlarda mimik oynatmayabiliyor.
Gülmek En İyi İlaç
Farklı dönemlerde farklı komedi anlayışlarının hakim olduğu ve mizahın hoş vakit geçirmemizi sağladığı doğru, peki ya gülmeye neden ve nasıl bu kadar ihtiyaç duyuyoruz? Gülmek nasıl oluyor da en iyi ilaç olabiliyor?
İlk olarak gülmenin fiziksel sağlığımıza nasıl iyi geldiğinden bahsedecek olursak gülmenin kortizol hormonu üzerindeki etkilerinden bahsetmemek olmaz. 2016 Yılında yapılan bir araştırma gösteriyor ki “Stres hormonu” olarak da bildiğimiz, stresli zamanlarda kandaki miktarı artan ve uzun vadede sinir sistemimizden boşaltım sistemimize kadar vücudumuzun hayati yapılarına zarar verebilen kortizol hormonunun kandaki miktarı güldüğümüz zaman azalıyor. Bir diğer deyişle, gülmek stresi ve stresin bedenimiz üzerindeki etkilerini hafifletiyor. Bu elbette zihinsel sağlığımıza iyi gelmekle kalmıyor, fiziksel sağlığımıza da iyi geliyor. Çünkü stresin negatif etkileri bütün bedenimizde hissediliyor. Kortizol hormonun kanda yüksek miktarda seyretmesi bağışıklık sistemimizi zayıflatıyor, kalp-damar rahatsızlıklarına sebep olabiliyor, cildimizin dengesini bozuyor, sindirim ve boşaltım sistemi sorunlarına sebep olabiliyor. Gülmek ise tüm bunlara karşı tamamen ücretsiz, hiçbir yan etkisi bulunmayan ve oldukça keyifli bir ilaç oluyor! Örneğin 2003 yılında yapılan bir araştırmaya göre gülmek, bilişsel-davranışçı metotlarla kanser hastalarının tedavisinde kullanıldığında hastaların bağışıklık sistemi güçleniyor ve tedavi süreçleri kolaylaşıyor. Yine 2016 yılında Japonya’da yapılan bir başka araştırmanın sonuçları ise espri anlayışımızın ve ne kadar güleç bir insan olduğumuzun bir kalp rahatsızlığına yakalanma şansımızı düşürdüğüne işaret ediyor.
Mizahın Zihinsel Sağlığımıza Faydaları
Mizah iyilik halimize ve zihinsel sağlığımıza çok iyi geliyor. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, gülmek, stres hormonu olarak tanıdığımız kortizol hormonunun kandaki seviyelerini düşürüyor. Bu durum sakinleşmemizi sağladığı gibi kronikleştiği zaman bilişsel becerilerimizi de zayıflatan yüksek kortizol seviyelerine karşı bizi koruyor. Bu noktada gülmenin zihinsel sağlığımız üzerindeki faydalarını kısa vadeli ve uzun vadeli olarak ikiye ayırarak daha detaylı inceleyebiliriz.
Kısa Vadeli Faydaları
Gülmek, kanımızdaki kortizol hormonu seviyesini azaltarak stresli anlarda sakinleşmemizi sağladığı gibi endorfin salgılamamızı da sağlıyor. Mutluluk hormonu olarak da bildiğimiz ve vücudumuzda morfine benzer etkileri olan endorfin hormonlarını heyecanlandığımızda, orgazm yaşadığımızda ya da egzersiz sonrası salgılayabiliyoruz. Mesela, İngilizcede “runner’s high” olarak da bilinen ve uzun mesafe koşucularının maraton sonrası hissettikleri öforik coşku anı olarak tanımlanan durum da aslında yoğun miktarda salgılanan endorfin hormonu sayesinde deneyimleniyor. Aynı zamanda, komik bir şeylere güldüğümüzde acıya olan toleransımız endorfinin ağrı kesici etkisi nedeniyle artıyor. Dolayısıyla kanser tedavisi süreçlerinde ya da kısa süreli tıbbi operasyonlarda (iğne olmak gibi) gülmek ve güldürmek doğal bir ağrı kesici olarak kullanılabiliyor.
Bununla paralel olarak, güldüğümüzde stres seviyemizin azalması ve ödül sistemimizin tekrar aktive olması sayesinde daha iyi odaklanabiliyoruz ve düşünme becerilerimiz gelişebiliyor. Ders çalışırken arkadaşlarla minik bir ara vermek ve bu ara boyunca bol bol gülerek muhabbet etmek ders çalışmaya geri döndüğümüzde zihnimizde adeta bir doping etkisi yaratabiliyor.
Uzun Dönem Etkileri
Mizah ve gülmenin terapi sürecine uygun bir şekilde dahil edilmesi anksiyete ya da depresyon gibi mental sağlık problemlerinde değerli bir etki yaratabiliyor. Gülmenin nöropsikolojik etkileri depresyon ve anksiyete yaşamaya sebep olan hormonal dengesizlikleri düzenleyebiliyor ve bilişsel davranışsal boyutta da modumuzu daha pozitif bir yere taşıyor. Belirsizliklerle mücadele ederken durumu kafamızda felaket senaryosuna çevirmemizin önüne geçiyor, her ne olursa olsun kendimizi bu kadar üzmemize değmeyebileceğini fark etmemize yardımcı olabiliyor. İyi bir espri, duyarlı olmayı da başardıkça, bazı ağır durumların yükünü hafifletmekte çok başarılı olabiliyor.
Mizah aynı zamanda stres seviyemizi azaltarak ve sinir sistemimizde temel rol oynayan hormonların düzenlenmesini sağlayarak uyku kalitemizi artırıyor. Bunun yanında, uyku kalitemizin artması ve gündelik hayatta deneyimlediğimiz stresin hafiflemesi uzun vadede hafızamızın güçlenmesine de destek oluyor. Gündelik hayatımıza stres hakim olduğunda ve dolayısıyla da kronik olarak yüksek kortizol salgıladığımızda bu kortizol seviyeleri beynin daha çok hafızadan sorumlu olan hipokampüs bölgesine zarar verebiliyor. 2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre mizah, kortizol seviyelerini dengede tutarak hipokampüsü de korumuş oluyor. Böylece öğrenmeyle ya da hafızayla ilgili bilişsel becerilerimizin iyiliğine de hizmet ediyor.
Birlikte Gülmenin Sosyal İlişkilerimize Etkileri
“Neden güleriz?” sorusuna bilim insanlarının şimdiye kadar bulabildiği en önemli yanıt, gülmenin sosyal ilişkiler kurmamızı sağlayan ve sosyal dinamiklerle ilgili çıkarım yapmamızı kolaylaştıran en temel araçlardan biri olduğu yönünde. Beraber aynı şeye gülüyor olmak insanlarla bağ kurmamızı sağlıyor. Benzer şeylere gülmek bir toplum olarak bizi bir arada tutuyor. İçten bir gülümseme ya da kocaman bir kahkaha birbirimizi tanımamıza ve birbirimize karşı daha yakın hissetmemize olanak sağlıyor. Böylece birbirimizi sonrasında daha iyi tanımaya çalışmak için de bir motivasyonumuz olmuş oluyor.
Tüm bunların yanında, içten bir gülüşü rol yaparak oluşturmaya çalışmak zor bir görev. Birinin bizim esprilerimize karşı nasıl yaklaştığı bir kenara, o kadar samimi olmayan iki iş arkadaşı ile yakın iki arkadaş arasındaki kahkahaları dışarıdan gözlemlediğimizde de yalnızca kahkahaların niteliklerine bakarak bu iki kişinin arasındaki yakınlık seviyesinin kendini ele verdiğini görürüz. Dolayısıyla mizah, sosyal ortamlardaki dinamikleri anlamak için de iyi bir pusula görevi görüyor.
Peki Mizah Duygunu Nasıl Geliştirebilirsin?
Girdiği ortama her dahil olduğunda bir şekilde herkesi kahkahalara boğan, zihninin nasıl çalıştığıyla ilgili hayrete düştüğümüz o hazırcevap kişiden muhtemelen hepimizin hayatında bir tane vardır. Komik olmanın ya da mizah duygusunun bir yetenek gibi çoğunlukla doğuştan var olduğunu düşünürüz. Ancak o mizah yeteneği dediğimiz şeyden bizde olduğunu düşünsek de düşünmesek de, mizah duygusunun geliştirilebilir olduğunu hatırlamakta fayda var. Çünkü mizahı hayatımıza ve sosyal ilişkilerimize daha çok dahil edebilmeyi başarırsak bu hem mental sağlığımıza iyi geliyor hem de insanlarla daha iyi bağlar kurmamızı sağlıyor. Hatta belki de çevremizdeki insanların hayatını güzelleştiren ve iyileştirebilen bir insan olma fırsatı sunuyor bizlere! Peki mizah duygusunu geliştirmek nasıl mümkün oluyor? Bunun için ne yapabiliriz?
“Mizah bir yetenek değil, bir alışkanlıktır.” diyen ünlü komedyen Paul Osincup mizah duygusunu geliştirmek için rahat olmanın önemini vurgularken ve komik ya da zeki gözükmeye odaklanmamamız gerektiğini söylüyor. İnsanların ne düşüneceğine odaklanarak komik olmaya çalışmak stres de yarattığı için çok da içimize yaramayabiliyor. Osincup bunun yerine, günlük olaylardaki muziplikleri fark etmek için gözlerimizi daha çok açmaya ve mizahı hayatımızın her alanına dahil etmeye işaret ediyor.
Sosyal medyada mizah odaklı içerikler tüketmek, stand-up gösterileri ya da komedi dizileri izlemek de mizah duygumuzun gelişmesini destekliyor. Bu tip aktivitelere daha çok vakit ayırdıkça dünyaya olan bakışımız da mizahla daha çok yoğuruluyor.
Mizah günlüğü yazmak da hem mizah duygumuzu geliştiren hem de mental sağlığımıza iyi gelen bir alışkanlık olabiliyor. Her günün sonunda o gün olan üç komik şeyi not ettiğimiz bir günlük tutmak hem gün içerisindeki komik şeylere karşı farkındalığımızın artmasını, hem sevdiklerimizi güldürebilecek mizah malzemeleri toplamamızı, hem de odağımızı hayattaki komik şeyleri fark etmeye yönlendirdiğimiz için ruh halimizin daha pozitif olmasını sağlayabiliyor.
Duygusal zekamız üstüne çalışmak da mizah duygumuzun gelişmesine fırsat sağlıyor. Çünkü bir şeyin bize bir noktada komik gelmiş olması her koşulda komik olacağı anlamına gelmiyor. Bazı esprilerin komikliği hangi insanlarla olduğumuza, nerede olduğumuza ve o esprinin sohbetin tam olarak hangi kısmında yapıldığına bağlı olarak değişebiliyor. O an içinde bulunduğumuz ortamın dinamiklerini iyi kavramamışsak yapılan bir espri komik olmamanın yanında kırıcı da olabiliyor. Doğru zamanda, doğru yerde ve doğru kişilerleyken patlatılan bir espri ise o anda ortam çok gergin ve kasvetli olsa bile yüzlere bir gülücük kondurmayı ve herkesin biraz daha iyi hissetmesini sağlayabiliyor. Bu noktada da fark yaratan şey duygusal zekamızı ne kadar iyi kullanabildiğimiz oluyor.
Duygusal zeka nasıl mı geliştirilir? Merak etme, #RelateYanında!
Duygusal zeka, hem kendimizi hem de başkalarını iyi anlayabilmemizi ve böylece kendimiz de dahil olmak üzere sevdiklerimize iyi gelebilmemizi sağlayan, hayatta daha iyi sosyal ilişkiler kurmamızı ve zor zamanlarla daha rahat baş edebilmemizi mümkün kılarak bizi bir adım öne geçirebilen önemli bir beceri. Her ne kadar sık sık bu zeka türünün adını duysak da onu nasıl geliştireceğimizi bilemeyebiliyoruz. Ancak bunu yalnız başına yapmak zorunda değilsin! Bilimsel kaynakları referans alarak hazırladığımız “Duygusal Zekayı Geliştirmek” yolculuğuna çıkarak duygusal zekanı geliştirmek adına benzersiz bir ilk adım atabilirsin.