Relate İndir, İyi Hissetme Yolculuğuna Hemen Başla!

Şizofreni Nedir | Belirtileri Nelerdir?

Şizofreni Nedir | Belirtileri Nelerdir?

24/3/2023
Yazan:
Psikolog Alara Tanfer
Düzenleyen:
Psikolog Gökçenay Kaplan
Şizofreni Nedir | Belirtileri Nelerdir?

Şizofreni, kişinin düşünce ve davranışlarında etkili olan kronik bir ruh sağlığı bozukluğu olarak tanımlanıyor. Şizofreni kişinin hayatını birçok açıdan etkilediğinden ve medyada çoğunlukla belirli etiketlerle temsil edildiğinden dolayı bu konuda birçok yanlış kanı ve bilgi ile karşılaşabiliyoruz. Bu yazıda şizofreni olan kişilerin ve ailelerinin hayatını oldukça olumsuz etkileyebilen bu ruh sağlığı bozukluğu konusunda “Şizofreni Nedir?”, “Belirtileri nelerdir?” ve “Nasıl tedavi edilir?” sorularına bilimsel bilgiler ışığında yanıt vermeyi amaçlıyoruz. 

Şizofreni Nedir?

Şizofreni, dünya nüfusunun %1’inden fazlasını etkileyen bir ruh sağlığı bozukluğu. Şizofreni ile mücadele eden kişiler halüsinasyonlar görüyor, düzensiz düşünceler ve sanrılara sahip oluyorlar. Bu konuda yapılan araştırmalar, uygun tedavi sayesinde şizofreni semptomlarının etkilerinin büyük ölçüde azaldığını ve kişilerin hayat kalitesinin arttığını gösteriyor. 

Hastalık, halüsinasyonlar ve sanrılar gibi daha belirgin semptomlarla kendisini belli etmeden önce daha az şiddetli olan bilişsel ve sosyal işlevsellikteki bozukluklar ortaya çıkabiliyor. Araştırmalar bu belirtilerin, halüsinasyonlar ve sanrılar gibi belirtilerden yaklaşık 10 yıl önce yani kişilerin genellikle ergenlik yıllarında ortaya çıktıklarını gösteriyor. Bununla birlikte ergenlik yıllarında yaşanan sosyal ve bilişsel sorunlar, bu dönemindeki doğal değişimlerle de ilgili olabileceği için şizofreniye dair belirtiler olabilecekleri gözden kaçırılabiliyor

Şizofreninin ortaya çıkışına dair tek ve kesin bir sebep gösterilemese de hastalığın kaynağının genetik, psikolojik ve çevresel faktörlerin bir araya gelmesiyle oluştuğu araştırmalarda gösteriliyor. “Şizofreni nedir?” sorusunu cevapladıktan sonra genetik risk faktörlerini aşağıda daha detaylı bir şekilde ele alacağız. 

Şizofreni ile mücadele eden bireyler sosyal ilişkileri sürdürmekte, iş yaşamında devamlılık sağlamakta ve bağımsız yaşama becerisi kazanmakta zorluk çekebiliyorlar. Bu nedenle tedavide sürecindeki psikoterapi metotları bu alanları güçlendirmeyi ve kişinin yaşam kalitesini artırmayı hedefliyor. 

“Şizofreni nedir?” sorusuna verilen, doğruluğu ve bilimsel gerçekliği olmayan birçok cevap medyada karşımıza çıkabiliyor. Bu görüş ya da yanlış bilgilerin toplumda yaygınlaşması, şizofreni ile yaşamakta olan kişilerin hayatlarını daha da zorlaştırabiliyor. Örneğin, medyada şizofreninin çoğunlukla şiddet veya tehlike ile ilişkilendirildiğini görüyoruz. Fakat şizofreninin bu davranışlara sebep olduğunu gösteren herhangi bir bilimsel araştırma bulunmuyor. Sıklıkla karşılaştığımız bir diğer hatalı yargı da şizofreni ile yaşayan bireylerin hayatlarını sağlık merkezlerinde, izole ve işlevsiz geçirdikleri düşüncesi. Şizofreninin kesin bir tedavisi henüz bulunamamış olsa da günümüzde geliştirilmiş olan tedaviler ile şizofreni hastaları aile kurabiliyor, sosyal hayata sahip olabiliyor ve günlük hayatlarını bağımsız bir şekilde sürdürebiliyorlar.

Katatoni Nedir?

Katatoni; kas sertliği, katı duruş, hareketsizlik, konuşmada bozulma veya rastgele hareketler ile karakterize edilen bir psikomotor bozukluk olarak tanımlanıyor. Katatoni önceden şizofreninin bir alt tipi olarak görülüyor ve katatonik şizofreni olarak adlandırılıyordu. Günümüzde ise katatoninin bipolar bozukluk, majör depresif bozukluk ya da ensefalit gibi farklı sağlık sorunlarında da ortaya çıkabilen bir psikomotor bozukluk olduğu kabul ediliyor. Katatoni, bir akut psikiyatrik hastalıkla mücadele eden bireylerin %10’undan fazlasında görülebiliyor. Şizofreni teşhisi alan kişilerde ise bu oran %5 ile %30 arasında değişebiliyor. Bununla birlikte katatonik semptomlar günümüzde uygun tedavi ile başarılı bir şekilde kontrol altına alınabiliyor.

Belirtileri Nelerdir?

“Şizofreni nedir?” sorusuna daha kapsamlı bir cevap verebilmek için bu karmaşık ruh sağlığı bozukluğunun belirtilerini anlamak gerekiyor. Şizofreninin kendisini en belirgin olarak gösterdiği dönem, bireyin gerçek ve gerçek olmayan deneyimleri ayırt edemediği zamanlar oluyor. Her ruh sağlığı bozukluğunda olduğu gibi semptomların şiddeti, süresi ve sıklığı kişiden kişiye göre değişebiliyor. Bu belitiler çoğunlukla erken yetişkinlik döneminde ortaya çıkıyor. Tedaviyi düzenli takip etmemek, zararlı madde kullanımı ve stres gibi etkenler semptomların sıklığını ve şiddetini artırabiliyor. Şizofrenide belirtiler genel olarak üç başlık altında inceleniyor:

Pozitif belirtiler: Pozitif dediğimizde aklımıza ilk olarak bu belirtilerin olumlu özelliklere sahip olduğu gelebiliyor. Fakat pozitif belirtiler, psikoz gibi günlük hayatta çok fazla karşılaşmadığımız davranışları içerdiği için pozitif kelimesi ile ifade ediliyor. Yani pozitif belirtiler bireyin işlevselliğinde bir aşırılığı ve bozulmayı içermiyor.

Pozitif belirtiler,

  • Var olmayan sesler duyma veya var olmayan şeyleri görmek gibi duyusal halüsinasyonlar,
  • Paranoya,
  • Abartılı veya çarpıtılmış inançlar ve davranışlar,
  • Sanrılar (delüzyonlar)

gibi günlük işlevsellikle ilgisi olmayan belirtiler oluyor.

Negatif belirtiler: Pozitif belirtilerin aksine negatif belirtiler kişinin işlevselliğindeki azalmayı veya kayıpları kapsıyor. 

  • Duyguları uygun şekilde ifade edememe, 
  • Konuşmadaki bozulmalar, 
  • İlişkilerden, aktivitelerden ve yaşamdan keyif almaya olan ilgide azalma, 
  • Planlama kapasitesinde azalma

gibi durumlar negatif belirtiler olarak adlandırılıyor.

Bilişsel belirtiler: Dikkat, konsantrasyon sorunları ve hafızadaki bozulmalar en sık görülen bilişsel belirtiler oluyor. Kişiler bir konuşmayı takip etmekte, yeni şeyler öğrenmekte veya randevuları hatırlamakta zorlanmak gibi günlük işlerinde aksamalar yaşayabiliyorlar.

Şizofreni belirtilerinden bazı kritik semptomları daha detaylı olarak ele almak, “Şizofreni nedir?” sorusuna daha kapsamlı bir cevap vermemizi sağlayabilir. Bu belirtileri sizler için aşağıda derledik.

Psikoz: Psikoz, beynin bilgiyi işleme biçimindeki bozulma nedeniyle bireyin gerçeklikle teması kaybetmesi olarak tanımlanıyor. Kişi, psikoz yaşadığında düşünce ve algıları bozulduğu için neyin gerçek neyin gerçek dışı olduğunu ayırt etmekte zorlanabiliyor. 

Sanrılar: Doğru olmadıklarına dair açık ve makul kanıtlara rağmen sahip olunan yanlış inançlar sanrı olarak tanımlanıyor. Sanrılara örnek olarak bireyin bir grup tarafından takip edildiğine ve hayatının tehlikede olduğuna inanmasını gösterebiliriz. 

Halüsinasyonlar: Gerçekte var olmayan şeyleri duyma, görme, koklama veya hissetme deneyimi, halüsinasyon olarak adlandırılıyor. Halüsinasyonlar, onları deneyimleyen kişiler için normal ve gerçek algılara benzer canlı ve net bir tecrübe olarak meydana geliyor. Şizofrenide işitsel halüsinasyonlar, yani olmayan sesler duyma, sık görülüyor. 

Düzensiz düşünme ve konuşma: Şizofrenide düşünme ve konuşmada karışıklık ve bozulmalar meydana gelebiliyor. Örneğin, kişi bir anda bir konudan diğerine geçebiliyor veya konuşma ile ilgili olmayan bir konuya yanıt verebiliyor. 

Motor davranışlarda bozulma: kişilerin motor davranışlarında çocuksu görünen, öngörülemeyen veya belirli bir amacı olmayan bozulmalar meydana gelebiliyor. Bu belirtilere örnek olarak yukarıda incelediğimiz katatoniyi verebiliriz. 

Şizofreni Genetik Mi?

“Şizofreni nedir?” sorusunu ve belirtilerini ele aldıktan sonra şizofreninin meydana gelme nedenlerini incelemek, bu hastalıkla ilgili daha kapsamlı bir anlayış geliştirmemizi sağlayabilir. Yüzyılı aşkın süredir yapılan araştırmalara rağmen henüz şizofreninin kesin nedeni bulunamadı. Bununla birlikte şizofreninin genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklı olduğu günümüzde kanıtlanmış durumda. 

Bilimsel çalışmalar, şizofreninin ortaya çıkmasında genetik faktörlerin önemli bir role sahip olduğunu gösteriyor. Birinci derece akrabalarında şizofreni olan bir kişinin de bu ruh sağlığı bozukluğuna sahip olma riskinin %10 civarında, ikinci dereceden akrabalarda şizofreni olması durumunda ise riskin %3 olduğu belirtiliyor. Özellikle tek yumurta ve çift yumurta ikizleri üzerinde yapılan araştırmalar genetik faktörün önemini ortaya koyuyor. Genetik faktörler şizofreni riskini artırsa da aile üyelerinden birinin şizofreni tanısı almış olması ailenin diğer üyelerinin de bu tanıyı kesinlikle alacağı anlamına gelmiyor. 

Genetik faktörler dışında şizofreninin ortaya çıkmasında etkisi olan bir diğer durum ise anne karnında meydana gelen olumsuz olaylar. Çalışmalar, gebelik sırasında yaşanan komplikasyonların çocuk için ileride şizofreni riskini artırdığını gösteriyor. Bunun yanında çevresel faktörler de şizofreni riskini artırmada rol oynayabiliyor. Sosyo-ekonomik düzeyin düşüklüğü, stresli veya tehlikeli bir ortamda büyümek, beslenme sorunlarına maruz kalmak gibi nedenler çevresel faktörlere verebileceğimiz örnekler arasında yer alıyor.

Şizofreni Hastalarına Nasıl Davranılmalı?

“Şizofreni hastalarına nasıl davranılmalı?” sorusunun “Şizofreni nedir?” sorusundaki gibi açık ve net bir cevabı bulunmuyor. Şizofreni hastası olsun veya olmasın her bireyin kendine ait ihtiyaçları ve istekleri oluyor. Bu istek ve ihtiyaçları göz önüne alarak bir psikiyatrist veya psikoloğun yardımıyla şizofreni hastalarına uygun bir yaklaşım edinilebilir. Bunun yanında uzmanların her zaman özen gösterebileceğimiz konularla ilgili önerilerini göz önünde bulundurmakta da fayda var. Uzmanlar, stresin şizofreni semptomlarını tetikleyebileceğini veya şiddetlendirebileceğini belirtiyor. Bu nedenle bu hastalıkla yaşayan kişiler için güvenli ve stresten uzak yaşam ortamları oluşturmak önem taşıyor. Aynı şekilde şizofreniye sahip kişilerin kendi başlarına yapabilecekleri işleri yapmalarına izin vermek ve onların bireyselliklerini mümkün olduğunca desteklemek önemli. 

Şizofreni hastalarının tedaviye başlamaları ve bu tedaviyi sürdürmeleri noktasında çevrelerindeki kişilerin desteği önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle onlara destek olmak ve onların iyilik hallerini yakalamaları için harekete geçmeye teşvik etmek büyük önem taşıyor. Bazen de yaşadıkları sorunlar veya sahip oldukları endişelerle ilgili konuşmak bile faydalı olabiliyor. Fakat şizofreni deneyimleri gibi yıpratıcı tecrübeleri konuşmak bu kişiler için zorlayıcı olabiliyor. Bu nedenle onların duygularını anlamaya dikkat ederek, düşüncelerini tamamlamaları için onlara zaman tanıyarak ve onları yargılamadan dinleyerek şizofreni hastaları ile iletişimimizi güçlendirebiliriz ve onlara yalnız olmadıklarını hissettirebiliriz. Bu hastalıkla yaşayan bazı bireyler, bu konudaki detaylarla ilgili konuşmamayı ya da bu konuyu hiç açmamayı tercih edebiliyorlar. Bu noktada onların sınırlarına saygı duymak ve konuşmaya ihtiyaçları olduğunda burada olduğumuzu hissettirmek faydalı oluyor.

Şizofreni Nasıl Başlar?

“Şizofreni nedir?” ve “Şizofreni nasıl başlar?” sorularının cevaplarını iyi anlamak, uyarıcı sinyalleri önceden görerek sevdiklerimize erkenden tedavi imkanları sunabilmemizi sağlayabiliyor. Şizofreni belirtileri, psikoz ile ortaya çıkarak fark edilmesinden çok daha önce başlayabiliyor. Başlangıçta belirtilerin çoğu çok hafif oluyor ve bir klinik bozukluk şiddetinde ilerlemiyor. Örneğin, şizofreniye sahip çocuklar kendi yaşıtları ile kıyaslandığında daha düşük bilişsel işlev ya da daha düşük akademik performans gösterebiliyor. Aynı şekilde sosyal davranışlarda da bozulmalar gözlemlenebiliyor. Örneğin şizofreni riski altında olan çocuklar sosyal durumlara daha az duyarlı ve olumlu duygulara daha az sahip olabiliyorlar. Bu örneklerde olduğu gibi belirtiler, çocukluk döneminde daha düşük şiddette seyredebiliyor. Genellikle ergenlik dönemine gelindiğinde bu tablo daha kritik bir hal alıyor. Yapılan araştırmalar, ergenlikte daha belirgin hale gelen semptomlar arasında artan uyum sorunları, depresif duygularda artış, sinirlilik ve sosyal olarak geri çekilme olduğunu gösteriyor. Fakat bu semptomların şizofreniye özgü olmadıklarını unutmamamız gerekiyor. Bazı işlevsel sorunlar ergenlik sürecinden kaynaklanabiliyorkeni bazıları başka duygudurum bozuklukları, madde kullanımı sorunları veya başka davranış bozukluklarından kaynaklanabilyor. Şizofreni riski olan bir ergen, çok şiddetli olmasa da halüsinasyon, sanrı veya paranoyak düşünceleri de deneyimleyebiliyor. Bu dönemde bu tür belirtilerin gözlenmesi durumunda bir uzmanın görüşünü almak kritik öneme sahip oluyor. 

Yukarıda bahsettiğimiz gelişimsel süreç bazı kişilerde daha belirgin bazılarında ise çok daha sessiz bir şekilde ilerleyebiliyor. Daha şiddetli olan, pozitif semptomlar adını verdiğimiz belirtilerin görülmesi ise erken yetişkinlikte ani veya kademeli bir şekilde başlayabiliyor.

Tedavisi Nedir?

“Şizofreni nedir?” ve “Şizofreni belirtileri nelerdir?” sorularına cevap verdikten sonra bu yazımızı bitirmeden önce şizofreni hastaları için çok kritik olan tedavi sürecinden bahsetmemiz faydalı olabilir. Şizofreni tedavisi üzerinde yapılan araştırmalar, ideal tedavi planının ilaç tedavisi, psikoterapi ve çevre desteğinin birleşimi olduğunu gösteriyor. Bu tedavi planının mutlaka bir uzman önderliğinde oluşturulması, hastaların doğru tedaviye ulaşmasında ve iyilik hallerinin artmasında çok önemli bir rol oynuyor. Doğru tedaviyi alan birçok şizofreni hastası, hayatını şizofreninin etkilerinden en az derecede etkilenerek sürdürebiliyor ve tatmin olduğu ilişkiler kurabiliyor. 

Bilimsel araştırmalar, iİlaç tedavisine yardımcı olarak psikoterapi almanın önemini ortaya koyuyor. Uzmanların bu alanda önerdikleri terapi yöntemlerini sizler için aşağıda ele aldık.

Bilişsel Davranışçı Terapi: Bilişsel davranışçı terapi, istenmeyen duygu ve davranışlara sahip olunmasına neden olan düşünce kalıplarını belirlemeyi ve bunları daha gerçekçi ve faydalı düşüncelerle değiştirmeyi hedefliyor. Örneğin, sanrılı düşünme şekilleri hakkında farkındalık kazandırarak bu düşüncelere göre hareket etmekten nasıl kaçınılabileceği hakkında kazanımlar elde edilmesini sağlıyor. 

Aile Terapisi: Şizofreni hastalığında bireyin ailesiyle olan iletişimi ve ilişkisi önemli bir yer tutuyor. Bu hastalıkla yaşayan birçok birey, bakım ve destek noktalarında en başta aile üyelerine güvenmeyi tercih ediyor. Bu durum, hem kişinin kendisi için hem de ailesi için zorlayıcı olabiliyor. Aile terapisi bireyin ve ailesinin hastalıkla daha iyi başa çıkma ve iletişimlerini güçlü tutma stratejileri edinmelerine yardımcı olabiliyor. Bu terapi seansları sırasında kişi ve ailesi şizofreni hakkındaki farkındalıklarını geliştirebiliyor, destek konusunda yeni yollar keşfedebiliyor ve şizofreni semptomlatının yaratabileceği olumsuzlukları nasıl çözeceklerini öğrenebiliyorlar. 

Sanat Terapisi: Küçük bir grupla veya bireysel olarak bir sanat terapistiyle çalışmak, şizofreni deneyimini ifade etmeyi kolaylaştırabiliyor. Araştırmalar, sanat terapisinin bazı kişilerde şizofreninin olumsuz semptomlarını hafiflettiğini gösteriyor.

Bu ve benzeri konularda daha fazla bilgi edinmek için şimdi kendine Relate üyeliği hediye et! Hemen edindiğin bilgileri hayatına uygulamaya ve daha iyi hissetmeye başla.
RELATE'İ ÜCRETSİZ İNDİR

Diğer Blog Yazılarımız:

DİĞER YAZILAR