Concorde Sendromu ya da diğer adıyla “batık maliyetler yanılgısı”, emek verdiğimiz ve üzerine zaman ya da para harcadığımız bir işe bize fayda sunmasa da yaptığımız yatırımlar sebebi ile devam etmemize deniyor. Merak ettiğin bir filmi büyük bir hevesle izlemeye başladığını düşün. 50 dakika izledin ama film bir türlü akmıyor. Ne karakterleri inandırıcı buldun ne de olay akışı ilgini çekti. Ama bir yandan da o kadar izledin... Şimdi filmi bıraksan o 50 dakikayı çöpe mi atmış olacaksın?
Sana iyi gelmese de uzun zamandır devam eden ve biraz daha emek harcarsan düzeltebileceğini umduğun bir ilişkide olduğunu düşün. Ne kadar uğraşırsan uğraş, ilişkiyi sağlıklı kılamıyorsun, aynı noktalarda tıkanmaya devam ediyorsunuz ve bu da aklına ilişkiyi bitirip bitirmeme sorusunu getiriyor. Ama “Ortada kaç yılın emeği var, hepsi yazık mı olsun?” sorusu ile birlikte kafan karışıyor ve düzelebileceğini umut ederek ilişkide kalmaya devam ediyorsun.
Bu yanılgıya düştüğümüzde bir karar alırken “Bu karar bana ileride neler getirir ve benden neler götürür?” diyerek gerçekçi düşünmek yerine, şimdiye kadar ne yaptığımız üzerinden durumu değerlendirmiş oluyoruz. Maalesef bir türlü ısınamadığımız o filmi sonuna kadar izlediğimizde yalnızca 50 dakikamız değil, 2 saatimiz çöpe gitmiş oluyor. Aslında atalarımızın “Zararın neresinden dönsen kârdır.” sözü de Concorde Sendromu’nun bu yanına parmak basıyor diyebiliriz.
Neden Concorde İsmini Almış?
Concorde Sendromu ismini havacılık tarihinde önemli bir yeri olan Concorde adındaki uçak tiplerinden alıyor. Olağanüstü bir mühendislik becerisi ile yapılmış bu uçaklar, Londra’dan New York’a yalnızca 3 saat içerisinde gitmeyi mümkün kılan bir hıza sahip olduğu için devrimsel nitelikte görülüyor. Dolayısıyla Fransa ve İngiltere’deki devlet destekli havacılık şirketlerinden büyük yatırımlar alıyor. Ancak üretim maliyetlerinin çok yüksek olması sebebi ile uzun süre yalnızca zarar eden bir proje olarak kalıyor. Öyle ki, Concorde uçakları ile yapılan yolculukların biletleri standart ekonomi tipi uçak bileti fiyatlarının 30 katına satılıyor. Havacılık şirketleri bu yüksek maliyetler sebebi ile Concorde uçaklarını satın almıyor. Böylece yatırımcılara yıllarca para kaybettiren, 1962 yılında büyük yatırımlarla oluşturulmuş bu projenin sonlandırılması 2003 yılını buluyor. İngiliz ve Fransız hükümetleri Concorde'a zaten çok fazla yatırım yaptıklarını ve bu yüzden onu çalıştırmak için daha fazla para ve zaman akıtabileceklerini düşünüyorlardı. Kayıpları daha küçükken projeyi durdurabilirlerdi ancak batık maliyet dediğimiz, harcanmış ve artık geri döndürülemez olan kaynakların yüksekliği onları devam etmeye itmiş oldu. Bu da onlara daha büyük kayıplar getirdi.
Concorde Sendromu’nun Belirtileri Nelerdir?
Peki Concorde Sendromu’nu deneyimliyor olduğumuzu nasıl anlarız? Sonuçta bir şey için uzun süredir uğraşmamıza rağmen hala sonuç getirmemiş olması, daha fazla emek ve zamanla sonuç vermeyeceği anlamına gelmiyor. Bu sebeple içinde bulunduğumuz durumun sonuçlanması için sabır mı ediyoruz yoksa bir Concorde yanılgısı içerisinde miyiz anlamak için üzerine düşünebileceğimiz birkaç soruyu listeledik:
- Bu durumu devam ettirmemin farklı sebepleri var mı, yoksa yalnızca şimdiye kadar yaptıklarım boşa gitmesin diye mi uğraşmaya devam ediyorum?
- Bu durumun bir sonuca varması yalnızca benim para, zaman ve emek harcamama mı bağlı, yoksa kontrol edemeyeceğim başka faktörler de var mı?
- Zamanımdan, emeğimden ve kaynaklarımdan ne kadar daha yatırım yaparsam istediğim sonucu elde edebileceğimi öngörebiliyor ve planlayabiliyor muyum, yoksa belirsiz bir geleceğe dair umutlarım beni muğlak bir uğraş içerisinde mi bırakıyor?
Concorde Sendromu Neden Kaynaklanır?
Concorde Sendromu aslında hayatımızın bir noktasında büyük ya da küçük farklı şekillerde çoğumuzun deneyimlediği bir durum çünkü hepimizin sahip olduğu bazı bilişsel önyargılardan kaynaklanıyor. Bu bilişsel önyargılardan biri olan doğrulama önyargısına göre mevcut kararlarımızı onaylayan bilgilere daha çok önem atfederken, aldığımız kararlarla uyumlu olmayan bilgileri göz ardı edebiliyoruz. Bu durum, geçmişte bir şeye yatırım yapmış olma kararının, artık yapmama kararından daha ağır basmasına neden olabiliyor. Böylelikle, var olan durumu ya da projeyi devam ettirmemizi haklı çıkaracak sebeplere yönelik seçici bir dikkat gösterebiliyoruz.
Kayıptan kaçınma önyargısı olarak adlandırılan bilişsel bir önyargıya göre, kayıpları kazançlardan daha şiddetli hissediyoruz. Geçmişte yaptığımız yatırımları kaybetmekten korktuğumuz için devam etmeye karar verebiliyoruz. Statüko önyargısı dediğimiz bir diğer bilişsel önyargı da bu durumu destekliyor. Çünkü statüko önyargısına göre, durumun ne olduğundan bağımsız olarak onu değiştirmek yerine olduğu gibi devam ettirmeye eğilimli oluyoruz. Halihazırda kaybetmeye yönelik bir kaygı duyarken bir şeyleri değiştirmek için karar almak, her şeyi olduğu gibi devam ettirip en iyisini umut etmeye kıyasla daha zor gelebiliyor.
Concorde Sendromu’ndan Nasıl Kurtulurum?
Peki Concorde Sendromu’na takılıp kalmadan nasıl daha iyi kararlar almayı başarabiliriz? Öncelikle, günlük hayatımızdaki basit meselelerden romantik ilişkilerimize, yaptığımız büyük maddi yatırımlardan sevmediğimiz halde sırf çok para verdik diye yemeye çalıştığımız pizzaya kadar geniş bir spektrumda karşımıza çıkan bu durumu kendi içerisinde ele almak önemli olacaktır. Bu durumu iş hayatında deneyimlemekle romantik ilişkilerimizde deneyimlemeyi aynı şekilde ele almak maalesef mümkün olmuyor. Öte yandan, aşağıdaki üç maddeyi ele alarak içinde bulunduğumuz durumu değerlendirebiliriz:
- Maliyet-Fayda Analizi Yapmak: İçinde bulunduğumuz durumu devam ettirmenin bize sağlayacağı potansiyel fayda ile maliyetini objektif bir şekilde değerlendirmek, hatta bir tablo oluşturmak iyi bir fikir olabilir. Ancak bunu yaparken geçmişte yapılan yatırımları göz ardı etmek ve devam etmenin gelecekte bize neler getirebileceğini ya da bizden neler götürebileceğini ele alarak karar vermek bizi bu döngüden çıkaracak asıl nokta olarak düşünülebilir.
- Çıkış stratejileri oluşturmak: Devam etmenin potansiyel maliyetinin potansiyel faydasından daha fazla olduğuna karar verdiysek ve bitirme zamanının geldiğini düşünüyorsak ancak bittikten sonra nasıl ilerleyeceğimiz konusunda hala endişelerimiz varsa farklı çıkış stratejileri oluşturmak bu süreci daha sorunsuz geçirmemize yardımcı olabilir. İlişkimizi bitirmeyi planlıyorsak bunu yaptıktan sonra nelerin bize iyi gelebileceğini belirlemek, çalıştığımız bir projeden çekilmek istiyorsak sonrasına dair planlar yapmak ya da bir türlü sevemediğimiz o filmi kapatırken “Aman, gideyim de bu filmi bitireceğime bir kek yapayım, en azından çayla beraber yerim.” diye yeni bir aktivite düşünmek güzel yollar olabilir.
- Geri döndürülemez olanı kabul etmek: Kaybolanı telafi etmek için uğraşırken daha fazla kaybetme döngüsünden çıkmak adına yapmamız gereken en zor şey de gidenleri geri döndüremeyeceğimizi kabul etmek. Belki o filme 50 dakikamız gitti, belki o ilişki içerisinde saçımızı süpürge ettik, belki o proje şirketimize yüzlerce dolara mâl oldu, belki o pizzaya yarım depo benzin parası verdik ama bitti. En azından kalan dakikalarımızdan, mental sağlığımızdan, başka yüzlerce dolarlardan ya da ağzımızın tadından olmayalım. Ünlü yatırımcılardan Warren Buffett’ın da dediği gibi “Kendinizi bir çukurda bulduğunuzda yapabileceğiniz en iyi şey kazmayı bırakmaktır.”.
Belirsizlik içerisinde karar alırken #RelateYanında!
Uzun süredir emek verdiğimiz ancak artık bize iyi gelmeyen bir şeyden vazgeçip vazgeçmeme kararını almak zor oluyor. Sonuçta emek verdiğimiz bir şeye değer de veriyoruz. Geriye dönüp baktığımızda onca emeğin bize bir sonuç getirmiyor olması ve geleceğin belirsiz oluşu insanın karar almasını zorlaştırabiliyor. Eğer bu süreçte belirsizlikle nasıl baş edebileceğine dair sana destek olacak bir yol arkadaşı arıyorsan Relate uygulamasından “Belirsizlikle Baş Etmek” yolculuğuna başlayabilirsin!