Birçoğumuz hayatımızın bir noktasında insanlarla olan ilişkilerimizde duygu sömürüsüne uğradığımızı hissetmişizdir. Yakın arkadaşlarımız, partnerimiz, ailemiz, hatta iş arkadaşlarımızla olan ilişkimizde dahi deneyimleyebildiğimiz bu durum, aslında bir manipülasyon tekniği olarak karşımıza çıkıyor. Karşımızdaki kişinin suçluluk, utanma ya da acıma gibi duygularını hedefe alarak onlardan bir çıkar elde etmeye çalışmaya duygu sömürüsü deniyor. Duygu sömürüsü yapan kişi, karşısındaki kişinin duygularını sömürerek onun davranışlarını kontrol etmeye çalışıyor. Örneğin, iş arkadaşımız haftalık görev dağılımı yapılırken “Senin geçen haftaki işi geç halletmen yüzünden evde bile iş yapmak zorunda kaldım. Ailemle vakit geçiremedim.” diyerek bizi suçlu hissettirmeye ve böylece daha fazla iş üstlenmemizi sağlamaya çalışıyorsa duygu sömürüsüne uğruyor olabiliriz.
Duygu sömürüsü yaparak bir şeyler elde etmek kimimizde küçük yaştan itibaren devam eden ve alışkanlık haline gelmiş bir davranış olabiliyor. Bu durumda kişi, duygu sömürüsü yaptığının farkında dahi olmayabiliyor ve hayatı boyunca bir ilişkiden ötekine aynı davranışı sergileyebiliyor. Sürekli olarak duygu sömürüsüne maruz kalmak ise bu kişilerin hayatındaki insanları olumsuz etkiliyor. Peki duygu sömürüsüne maruz kaldığımızı anlamanın bir yolu var mı?
Duygu Sömürüsüne Maruz Kaldığımızı Nasıl Anlarız?
Duygu sömürüsüne ile karşılaştığımız zaman bunun duygu sömürüsü olup olmadığını hemen anlamak kolay olmayabiliyor. Özellikle de sevdiğimiz biri tarafından bu duruma maruz bırakılıyorsak kafamız karışabiliyor ve karşımızdaki kişinin söylediklerini içselleştirebiliyoruz. Ancak, yaşadığımız şeyin duygu sömürüsü olup olmadığını anlamak için dikkat edebileceğimiz birkaç nokta bulunuyor:
- Suçlayıcı ve abartılı ifadelerin kullanılması: Her ne kadar karşımızdaki kişinin duygularını bize ifade etmeye çalışması sağlıklı da olsa, konu duygu sömürüsü olduğunda hissedilen duygu ve duygunun yoğunluğu şeffaf olmayabiliyor. Partnerimizin “Birkaç gündür arkadaşlarınla dışarı çıktığın için beraber vakit geçiremedik. Seni özledim.” demesi ilişkiyi onarıcı ve sağlıklı bir paylaşım iken “Sürekli arkadaşlarınla birliktesin. Yüzünü görebilen cennetlik. Bana ne çektirdiğinin farkında değil misin? Sen beni hiç düşünmüyorsun.” şeklinde abartılı ve suçlayıcı ifadeler kullanması duygu sömürüsüne maruz kaldığımızın bir işareti olabiliyor.
- Fazla fedakarlık yapılması ve yapılan fedakarlıkların yüzümüze vurulması: Her ne kadar insan ilişkilerinde birbirimize değer verdiğimiz için çeşitli fedakarlıklar yapmamız doğal ve gerekli olsa da kimi ilişkilerde yapılan fedakarlıklar arasında bir dengesizlik oluşabiliyor. Eğer karşımızdaki kişi sürekli biz istemesek dahi bizim için fedakarlıklar yapıyorsa ve bu fedakarlıkları sık sık yüzümüze vuruyorsa bunun da bir tür manipülasyon biçimi olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekebiliyor.
- Karşımızdaki kişinin bizim duygu ve ihtiyaçlarımıza özen göstermemesi: Duygu sömürüsü ile karşılaştığımız zaman karşımızdaki kişiye kendi duygu ve ihtiyaçlarımızı ifade etmek zor olabiliyor. Çünkü duygu sömürüsü esnasında karşımızdaki kişi yalnızca kendi duygularına dikkat vermeyi seçebiliyor ya da kendi duyguları ona daha önemli görünebiliyor.
- Alaycı ve iğneleyici bir üslup kullanılması: Daha pasif agresif bir duygu sömürüsünü alaycı ve iğneleyici bir üsluptan tanıyabiliyoruz. Örneğin, yoğun bir haftanın sonunda arkadaşımıza bir şeyler içmek için yazdığımızda gülme emojileri ile donatılmış bir “Bir haftadır kiminle geziyorsan bugün de onunla buluş.” cevabı alıyorsak bize suçlu hissettirilmeye çalıştığını fark etmemiz gerekebiliyor. Arkadaşımızın bunu art niyetle yaptığını düşünmesek ve esprili bir şekilde bize kırgınlığı dile getiriyor diye farz etsek bile bunun daha sağlıklı ifadelerinin olabileceğini ve tam o anda bir sınır çizmezsek bu davranışın devam edebileceğini hatırlamak önem taşıyor.
- “Eğer sevseydin yapardın, demek ki sevmiyorsun.”gibi cümlelerin tercih edilmesi : Bizden istenilen bir şeyi yapmamamız ya da yapamamamız ile ilgili makul sebeplerimiz olsa bile bu cümledeki gibi dikotomik yanıtlar ile karşılaşıyorsak bu da bir tür manipülasyon işareti olabiliyor. O şeyi yapıp yapmamamızın karşımızdaki kişiyi sevip sevmememiz ile ilgili olmadığını bilsek bile kendimizi kötü hissedebiliyor ve normalde yapmamayı tercih edeceğimiz şeyi yapacak noktaya gelebiliyoruz.
Duygu Sömürüsüne Maruz Kalmanın Psikolojimiz Üzerindeki Etkileri
Duygu sömürüsü, temelde karşıdaki kişinin kendiyle ilgili kötü, suçlu ya da utanmış hissetmesini sağlayarak bir tür fayda elde etme girişimi olarak tanımlanıyor. Bu sebeple duygu sömürüsüne uzun süre maruz kaldığımız zaman mental sağlığımız zarar görebiliyor. Özellikle sevdiğimiz ve yakın olduğumuz biri tarafından sürekli olarak duygu sömürüsüne maruz kalıyorsak bu durum daha da yıpratıcı bir hal alabiliyor. Zamanla öz güvenimizi kaybedebiliyor, kendi kararlarımızı kendimiz alamayabiliyor ve tükenmiş hissedebiliyoruz. Maruz kaldığımız duygu sömürüsü kimi zaman kimliğimize ve öz saygımıza kadar ilerleyebiliyor. Karşımızdaki kişinin ihtiyaç ve taleplerini karşılamadığımızda aslında kim olduğumuzla bir ilgisi olmamasına rağmen kendimizi kötü bir insan gibi hissedebiliyoruz. Bu durumda benlik algımız zarar görebiliyor. Kim olduğumuzu bilmekte ve kendimize inanmakta zorluk yaşayabiliyoruz. Bu sebeple, sürekli olarak duygu sömürüsüne uğramak mental sağlık problemlerini beraberinde getirebiliyor.
Duygu Sömürüsü İle Başa Çıkma Yolları
Peki böyle bi durumla nasıl baş edebiliriz? Duygu sömürüsü ile karşılaşırsak ya da hayatımızda sık sık kendimizi bu duruma maruz kalırken bulduğumuz bir iş, arkadaşlık ya da romantik ilişkimiz varsa ne yapabiliriz? Gelin, birlikte inceleyelim:
- Kendi kararlarımızı kendimiz alabileceğimizi hatırlamak: Elbette farklı ilişkilerin getirdiği farklı sorumluluklar oluyor. İş yerinde bir karar alırken birbirimizin taleplerini de değerlendirmek ya da partnerimizin bir konuda ihtiyacı varsa bu ihtiyacı da göz önünde bulundurmak önemli olabiliyor. Ancak karşımızdaki kişiye iyi gelse de bize zarar veren noktalarda durma hakkına sahip olduğumuzu da unutmamamız gerekiyor. Böyle zamanlarda duygu sömürüsüne maruz kalsak bile kendi kararlarımızı kendimiz kontrol edebileceğimizi hatırlamak önemli taşıyor.
- Duygularımızı “Sen” dili ile değil, “Ben” dili ile ile ifade etmek: Duygu sömürüsüne uğradığımızda diyaloğu sürdürmek ve çatışmayı sağlıklı bir şekilde idare etmek zor olabiliyor. Böyle durumlarda “Bana kendimi suçlu hissettirerek amacına ulaşmaya çalışıyorsun.” yerine “Bu şekilde konuştuğun zaman kendimi suçlu hissediyorum ve aslında istemediğim halde yapmazsam kendimi suçlu hissedeceğim için yapmak zorunda kalmak istemiyorum.” diyebiliriz. Böylece karşımızdakini suçlamak ve çatışmayı büyütmek yerine duygularımızı ve yaşadığımız durumun farkında olduğumuzu ifade etmiş oluruz.
- Sınırlarımızı belirlemek, gerekirse fiziksel ya da duygusal mesafe koymak: Duygu sömürüsü ile karşılaştığımız zaman bizi daha zor bir durumda kalmaktan koruyacak anahtar şey sınırlarımızı belirlemek ve açık bir şekilde ifade etmek oluyor. Her birimizin farklı becerileri, ihtiyaçları ve istekleri var. Bir başkası ihtiyaç ve taleplerini duygu sömürüsü yaparak ifade ettiğinde hissettiğimiz olumsuz duygular sebebi ile kendi istek ve ihtiyaçlarımızdan ödün verdiğimizde, özellikle de bu durum kronik bir hal aldığında, kendimizi sıksık olmak istemediğimiz durumlar içerisinde bulabiliyoruz. Bu sebeple en baştan sınırlarımızı belirtmemiz önem taşıyor. Buna rağmen sınırlarımız ihlal ediliyor ve psikolojik olarak istismar ediliyorsak o kişi ile aramıza fiziksel ya da duygusal mesafe koymamız gerekebiliyor.
Duygu sömürüsünün altında ezilmemek için #RelateYanında!
Zaman zaman başkalarının ihtiyaçları ile kendi ihtiyaçlarımızın birbiri ile çatışması çok doğal. Böyle zamanlarda, çatışmaktan daha kolay geldiği için kendi ihtiyaçlarımızdan taviz vermeyi tercih edebiliyoruz. Ancak bu durum uzun vadede bize daha büyük zararlar veriyor. Eğer böyle bir durumda karşımızdaki kişi kendi istediği şeyin olması için bizim duygularımızı manipüle ediyorsa sınırlarımızı belirlemek, bu sınırları ifade etmek ve hayata geçirmek daha da hayati bir hal alıyor. Bunları yapmak ise eğer alışık değilsek başta bize zor gelebiliyor. Neyse ki sana sınır koymayı öğrenmende destek olacak bir yol arkadaşın var! Dilersen hemen şimdi Relate uygulamasını indirebilir ve 30 gün sürecek olan “Sınır Koymayı Öğrenmek” yolculuğuna başlayabilirsin.