Klostrofobi, bir diğer deyişle kapalı alan korkusu, deneyimleyen kişiler için oldukça yıpratıcı ve kaygı verici bir tecrübe olabiliyor. Kapalı alan korkusu gündelik hayatlarını, sosyal ilişkilerini, iş yaşamlarını ve akademik başarılarını olumsuz bir şekilde etkileyebiliyor. Bu yazımızda “Kapalı alan korkusu nedir?”, “Kapalı alan korkusu belirtileri nelerdir” ve “Kapalı alan korkusu nasıl geçer?” sorularını cevaplayarak toplum içinde sanıldığından daha sık görülen bu fobiyi mercek altına alacağız.
Klostrofobi Nedir?
Klostrofobi, halk arasında bilinen ismiyle kapalı alan korkusu, asansör, uçak, küçük bir oda, kalabalık alanlar, banyo kabini veya MR cihazı gibi dar veya kapalı alanlarda bulunmaktan korkmak olarak tanımlanıyor. Kapalı alan korkusu olan kişiler bu korkularının gerçek bir tehlikeden doğmadığını bilseler de kendilerini kaygılanmaktan alıkoyamıyorlar ve bu korkuyu azaltmak için kapalı alanlardan kaçınma davranışı gösteriyorlar. Bazı durumlarda korku o kadar yüksek bir seviyeye ulaşıyor ki panik atak yaşayabiliyorlar.
Bir kaygı bozukluğu türü olan klostrofobinin seviyesi ve semptomların yoğunluğu kişiden kişiye değişiyor. Bazı kişiler kapalı ve dar olan neredeyse her türlü alana girmekten korkarken bazı kişiler sadece uçağa binmek veya MR cihazına girmek gibi spesifik alanlarla ilgili kaygı duyabiliyor.
Hepimizin yaşamlarında korktuğu şeyler var. Kimimiz karanlıktan, kimimiz yalnız kalmaktan, kimimiz ise hastalanmaktan korkabiliyoruz. Kapalı alan korkusunu basit bir korku olmaktan çıkartıp bir fobi olarak tanımlamamızın nedeni ise bu korkunun yoğunluğunun çok yüksek olması, günlük rutinlerimizi yerine getirmemize engel olması ve var olan bir tehlikeye bağlı olmaması. Tüm fobilerde olduğu gibi, kapalı alanlara duyduğumuz korku özel yaşamımızı, akademik hayatımızı ve iş performansımızı etkilediğinde bu korkunun sağlıksız bir hal almaya başladığını yani bir fobi olduğunu söyleyebiliyoruz.
Klostrofobisi olan kişiler zamanlarının çoğunu kapalı ve dar alanlardan kaçınmakla geçirmek zorunda kalıyorlar. Örneğin, arkadaşlarıyla vakit geçirmek isteseler de bu aktivite bir sinemada olacağı için sosyalleşmekten mahrum kalabiliyorlar. Çok istedikleri bir iş için yurtdışına seyahat etmeleri gerektiğinde uçağa binmekten korktukları için bu işe uygun bulunmayabiliyorlar. Gittikleri bir yerde asansöre binmemek için kimi zaman katlarca merdiven çıkmak zorunda kalabiliyorlar. Bu örneklerde gördüğümüz gibi kapalı alan korkusu oldukça yorucu ve yıpratıcı bir deneyim olabiliyor. bunu deneyimleyen kişilerin sosyal ilişkilerinden iş hayatlarına kadar yaşamlarının birçok farklı alanı olumsuz bir etki altında kalıyor. Bir yandan fiziksel sağlıkları da bu fobiden olumsuz yönde etkileniyor. Kapalı alana girmenin düşüncesi bile kalp atışlarında hızlanmaya, terlemeye, mide ağrısına, nefes darlığına hatta kimi zaman panik atağa neden olabiliyor.
Olumsuz bir tecrübe olan kapalı alan korkusu toplumda düşündüğümüzden çok daha sık görülüyor. Araştırmalar genel popülasyonun yaklaşık %12.5’lik kesiminin klostrofobi ile mücadele ettiğini gösteriyorlar. Bu fobinin bu kadar yaygın görülmesine karşın kapalı alan korkusu günümüzde etkili şekilde tedavi edilebilir fobiler arasında yer alıyor. Olumlu etkisi kanıtlanmış bu tedavileri aşağıda detaylı şekilde inceliyor olacağız.
Klostrofobi Neden Olur?
Kapalı alan korkusu oldukça yaygın görülüyor olsa da henüz kesin nedeni bulunmuş değil. Bununla birlikte bilimsel araştırmalar klostrofobiye neden olabilecek bazı faktörler üzerinde duruyorlar. Bu faktörleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
- Çocukken travmatik bir olay yaşamış olmak: Kapalı alan korkusu olan yetişkinlerle yapılan çalışmalarda katılımcıların birçoğu çocukluk dönemlerinde bir yerde kapalı kaldıklarını, sıkıştıklarını veya zorbalık gibi olumsuz deneyimler yaşadıklarını belirtiyorlar.
- Çocukluk döneminden sonra tetikleyici bir olay yaşamak: Asansörde sıkışmak veya uçakta şiddetli türbülans yaşamak gibi tetikleyici bir olay çocukluktan sonra da kapalı alan korkusunun gelişmesine neden olabiliyor.
- Çocuklukta ebeveynlerden birinin klostrofobisine tanıklık etmek: Çocukluk yıllarında ebeveynlerden birinin kapalı ve dar alanlara verdiği kaygılı tepkiyi gözlemlemek veya hissetmek ilerleyen yıllarda klostrofobi sahibi olmaya neden olabiliyor.
Peki var olan kapalı alan korkusunun ortaya çıkmasını tetikleyen etkenler nelerdir? İşte en çok belirtilen dış faktörler:
- Tüneller
- Asansörler
- Trenler
- Uçaklar
- Camı olmayan veya camı açılmayan odalar
- Küçük arabalar
- MR cihazları
- Geniş ama kalabalık alanlar (Alışveriş merkezleri, konserler gibi)
- Boğazlı ya da dar kıyafetler giymek
- Mahzenler
- Giyinme kabinleri
- Döner kapılar
- Dar alanda sıkışma düşünceleri
Belirtileri
Kapalı alan korkusunun yaşanma şekli ve yoğunluğu kaygı duymaktan panik atak deneyimine kadar herkes için farklılık gösteriyor. Belirtilerin şiddeti kişinin klostrofobisine hangi faktörlerin neden olduğu, ne kadardır klostrofobi ile mücadele ettiği ve bu konuda destek alıp almadığına göre değişiyor. İşte kapalı alan korkusunun başlıca belirtileri:
- Göğüste sıkışma hissi
- Kalp atışının hızlanması
- Nefes almada güçlük veya nefes alamıyormuş gibi hissetmek
- Hızlı nefes alıp verme
- Ateş basması/kızarma
- Mide bulantısı
- Baş dönmesi
- Kulaklarda çınlama
- Baygınlık hissi
- Ağız kuruluğu
- Uyuşma veya karıncalanma
- Ağlama
- Donup kalma
- Kafa karışması, yönünü kaybetmişlik hissi
- Kontrolü kaybetme korkusu
- Bayılma korkusu
- Yüksek kaygı
- Şiddetli bir şekilde ortamı terk etme isteği duyma
- Korkunun mantıklı ve gerçek bir sebebi olmadığının bilmeye rağmen üstesinden gelememe
- Ölüm korkusu
Klostrofobi belirtilerini şiddetli yaşayan bir kişi için bu tecrübe oldukça korkutucu olabiliyor. Çünkü ortada gerçek hayati bir tehlike olmasa da kişi belirtiler nedeniyle bayılacağını, kontrolü kaybedeceğini hatta öleceğini bile düşünebiliyor. Bu nedenle şiddeti ne ölçüde olursa olsun kapalı alan korkusu için destek almak yaşam kalitesini artırmak için büyük önem taşıyor.
Klostrofobi ve Deprem
Daha önce deprem deneyimlemiş olan kişilerde, özellikle de göçük altında kalmış deprem mağdurlarında sıklıkla klostrofobi geliştiğini görüyoruz. Hatta depremi deneyimlememiş fakat deprem haberlerine veya görüntülerine maruz kalmış kişilerde de kapalı alan korkusu başlayabiliyor. Depremle ilişkili olarak ortaya çıkan bu kapalı alan korkusu kişilerin yaşamlarının başka alanlarına da yayılabiliyor. Bu kişiler zaman içerisinde depremle bire bir ilgisi olmayan kalabalık alanlar, MR cihazları veya camı açılmayan odalar gibi yerlerden kaçınmaya başlayabiliyorlar. Tüm bu kaçınma ve kaygı hali iş hayatı, sosyal yaşam ve akademik süreçlerde zorluklara neden olabiliyor. Bu nedenle depremden kaynaklı kapalı alan korkusu yaşayan kişilerin bir profesyonel eşliğinde uygun desteği almaları yaşam kalitelerini ve sağlıklarını iyileştirmeleri için önem taşıyor.
Eğer deprem kaynaklı kapalı alan korkusuna sahip olduğunu düşünüyorsan veya deprem düşüncesinde seni en çok korkutan şey kapalı bir alanda mahsur kalmaksa yalnız değilsin, #RelateYanında! Relate uygulamasının içerisinde bulunan “Deprem Kaygısını Azaltmak” ve “Depremi Uzaktan Deneyimlemek” yolculuklarına başlayabilir, kaygın üzerinde çalışmak için Hemen İyi Hisset egzersizlerini uygulayabilirsin.
Klostrofobi Tedavisi
Kapalı alan korkusunun kişilerin yaşamı ve hem psikolojik hem fiziksel sağlığı üzerindeki olumsuz etkisinin altını çizdik. Fakat bu olumsuz etkilerle yaşamak zorunda değiliz! Bilimsel araştırmalar faydası kanıtlanmış birçok farklı terapinin etkililiğini kanıtladılar. Aşağıda bu terapi yöntemlerini ve kendi kendimize uygulayabileceğimiz metotları inceliyor olacağız.
Öncelikle eğer klostrofobimiz olduğunu düşünüyorsak bir ruh sağlığı uzmanı ile iletişime geçerek değerlendirme yapmasını istememiz gerekiyor. Bu noktada uzmanların ilk anlamak istedikleri durum kapalı alan korkusunun bir fobi mi yoksa başka bir sağlık sorununun etkisi mi olduğu oluyor.
Bu bağlamda uzmanlar genellikle:
- kapalı alan korkusunun yaşamımızı nasıl etkilediğini,
- korkuyu ne kadar yoğun ve sık yaşadığımızı,
- korkunun günlük hayatımızı nasıl etkilediğini,
- korkuyla nasıl başa çıktığımızı soruyorlar veya bu soruları içeren bir anketi cevaplamamızı istiyorlar.
Aynı şekilde yaşamımızdaki klostrofobiye neden olabilecek değişiklikleri, stres faktörlerini veya kullandığımız ilaçları inceliyorlar. Tüm bu değerlendirmenin ardından klostrofobi sahibi olduğumuz düşünülüyorsa ruh sağlığı uzmanı bize uygun bir tedavi programı oluşturuyor.
İşte kapalı alan korkusu için faydası kanıtlanmış farklı terapi yöntemleri:
- Bilişsel Davranışçı Terapi: BDT klostrofobi için en etkili tedavilerden biri olarak gösteriliyor ve genellikle 5-10 seans içerisinde oldukça olumlu sonuçlar elde ediliyor. Terapi sürecinde önce kapalı alan korkusunu tetikleyen durumlar belirleniyor ve bu durumlar sırasıyla ele alınmak üzere en az korkutucu olandan en çok korkutucu olana doğru sıralanıyor. Kapalı alanlarla ilgili gerçeklikten uzak olan düşünce kalıpları belirlendikten sonra bu düşünme şekillerini daha sağlıklı ve gerçekçi olanlarla değiştirmek hedefleniyor. En az korkutucu olan durumdan başlayarak en çok kaygı verici duruma kadar sırayla hepsi üzerinde çalışılarak kişinin klostrofobisini yenmesi amaçlanıyor.
Bilişsel davranışçı terapi sürecinde:
- Belirtiler üzerinde durma ve nasıl hissettiğimizi konuşma,
- Fobiyi ele alma ve ona nasıl tepki verdiğimizi inceleme,
- Düşüncelerimizi tanımayı ve bize faydası olmayan düşünceleri nasıl daha sağlıklı hale getirebileceğimizi öğrenme,
- Daha sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirme,
- Kapalı alanlardan kaçınmak yerine onlarla yüzleşme
- Ve son olarak zihnimizi ve bedenimizi nasıl rahatlatabileceğimizi öğrenme fırsatı buluyoruz.
- Maruz Bırakma/Duyarsızlaştırma Terapisi: İsmi olumsuz bir izlenim bırakabilse de bu terapi yöntemi fobilere karşı oldukça etkili ve bilimsel araştırmalar tarafından kanıtlanmış bir terapi yöntemi. Bu terapi yöntemi danışanı tehlikeli olmayacak şekilde adım adım fobisiyle yüzleştirmek üzerine kuruluyor. Bu sayede kapalı alan korkusu olan kişi, korkusunu tetikleyen gerçeklikten uzak düşünceleri daha sağlıklı ve gerçekçi inanışlarla değiştirme imkanı buluyor. Çünkü kişi korkusunu tetikleyen durumlardan kaçındıkça (örneğin, asansör kullanmak yerine sürekli merdiven kullandıkça) korkusunun gerçekçi olup olmadığını ve onunla etkili baş edip edemeyeceğini değerlendirme imkanı bulamıyor. Terapi sürecinde sahip olduğumuz korkuyla yüzleşmek gerçek hayatta korku duyulan durumla karşı karşıya gelmekten daha kontrollü bir şekilde gerçekleşiyor ve bu pratik sayesinde terapide öğrenilen baş etme yöntemleri sonradan gerçek hayata da entegre edilebiliyor.
Psikoterapilerin yanında uzmanlar kimi zaman kısa süreli ilaç tedavisiyle terapi sürecini desteklemeyi tercih edebiliyorlar. Bu ilaçların bir psikiyatrist tarafından kapsamlı bir değerlendirmenin ardından önerildiğini unutmamamız gerekiyor. Kişi kapalı alan korkusuyla terapi sayesinde sağlıklı bir şekilde baş etmeyi öğrendiğinde ilaçlar da kontrollü bir şekilde azaltılarak kesiliyor.
Yukarıda incelediğimiz terapi yöntemlerinin yanında kendi kendimize yardım etmek için de günlük hayatımızda uygulayabileceğimiz bazı stratejiler bulunuyor:
- Rahatlama egzersizleri: Nefes egzersizleri, mindfulness, kas gevşetme egzersizleri, meditasyon gibi rahatlatıcı egzersizler korkularla daha rahat bir şekilde mücadele etmemize ve kapalı alan korkusu belirtilerini azaltmamıza yardımcı oluyorlar. Dilersen Relate’deki “Mindfulness’a İlk Adım” yolculuğu ile bu konuda adım atabilirsin!
- Destek grupları: Bir destek grubuna katılarak seninle aynı korkuyu yaşayan insanlarla deneyimini paylaşabilirsin. Bu şekilde hem yalnız olmadığını fark edebilir hem de diğer insanların kapalı alan korkusu ile nasıl baş ettiklerini öğrenebilirsin.