Oyun oynamanın çocukların fiziksel, duygusal, bilişsel ve sosyal gelişimi üzerindeki en önemli faktörlerden olduğu sayısız araştırma tarafından gösteriliyor. Peki oyun nasıl bir terapi biçimi olabiliyor? Oyun terapisi nedir? Uygulama alanları nelerdir? Oyun terapisi hangi durumlarda faydalı olabilir? Gelin, bu yazımızda beraber bakalım!
Oyun Terapisi Nedir?
Çocuklar içlerinde bulundukları dünyayı anlamlandırmak ve kendilerini ifade etmek için sözlü iletişimi yerine oyunu kullanırlar. Biz yetişkinler dünyayla dil aracılığıyla etkileşim kurarken çocukların dili oyundur. Önde gelen gelişim psikologlarından Erik Erikson’a göre oyun, çocuğun dünyaya dair modellemeler yaparak oluşturduğu bir keşif alanıdır. Çocuklar yarattıkları bu keşif alanı içerisinde hayata dair deneyimler kurgulayarak gerçekliği öğrenirler. Oyun terapisi de çocukların bu yeteneğinden hareketle ortaya çıkar. Uzman psikologlar farklı oyun ve oyuncakları çocukların ihtiyaçlarına göre kullanır. Oyun terapisi süreci içerisinde çocukların yaşadıkları travmayı, içinde bulundukları stresli durumu ya da deneyimledikleri çeşitli zorlukları oyun aracılığıyla ifade etmelerine alan açılır. Böylece, çocuk ve terapist arasında çocuğun gelişim seviyesine uygun bir güvenli alan oluşur. Bu güvenli alan, çocuğun duygu ve düşüncelerinin doğal akışı içerisinde bir uzman tarafından gözlemlenmesini mümkün kılar. Zamanla çocuğun yaşadığı sorunların oyunun doğal akışı içerisinde çözümlenip iyiye gitmesi hedeflenir.
Oyun terapisi genellikle 3-12 yaş arası çocuklar için kullanılır. Ancak çocuğun gelişim seviyesinin oyun terapisi için uygun olup olmadığı bir uzman tarafından değerlendirildikten sonra bu yaş aralığı esnetilebilir. Seanslarda çocuklarla yaş gruplarına ve gelişim seviyesine uygun oyunlar oynanır. Bu oyunlar çocuğun ihtiyaçlarına göre ve çocuğun istekleri göz önünde bulundurularak şekillendirilir. İlerleyen süreçte çocuk kendini oyun terapisi sırasında daha güvende hisseder ve paylaşım seviyesi artar. Böylece oynanan oyunlar çocuğun derinleşen duygu dünyasına özgün olacak şekilde daha spesifik bir biçim alabilir.
Oyun terapisi seansları genellikle haftada bir kez olmak üzere 30 ila 45 dakika sürer. Süresi ve sıklığı çocuktan çocuğa ve terapistlerin çalışma stiline göre değişiklik gösterebilir. Benzer şekilde sürecin nasıl ve ne zaman sonlanacağı da terapi süreci içerisinde şekillenir ve çocuktan çocuğa değişiklik gösterebilir.
Oyun Terapisinin Temel İlkeleri
Oyun terapisi sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için ebeveynlerin önceliklendirmesi gereken birkaç önemli unsuru ele almakta fayda var.
- Bütün terapi yöntemlerinde olduğu gibi oyun terapisinde de esas olan çocuk ve terapist arasında güvenli bir ilişki olmasıdır. Çocuğun terapiste güven duymadığı bir oyun terapisi sürecini ilerletmeye devam etmek çocuğun var olan problemlerini derinleştirebilir ve baş etmesi gereken yeni mental zorluklar yaratabilir.
- Oyun terapisi süreci çocuğun gelişim seviyesi ve ihtiyaçlarına göre şekillendirilir. Belirli yaş grupları ile daha çok sosyal becerilere dayanan oyunlar oynanırken başka yaş grupları ile daha çok görsel algıya dayanan oyunlar oynanabilir.
- Terapinin etkilerinin süreç başladıktan ne kadar zaman sonra görüleceği çocuktan çocuğa göre değişiklik gösterecektir. Bazı çocuklar için bu süreç bir yıl kadar sürerken bazı çocuklar için daha kısa ya da daha uzun olabilir. Bu noktada ailelerin çocuklarının gelişim sürecine saygı duyması ve sabırlı olması oyun terapisi süresinin en etkili biçimde devam etmesi için önemlidir.
Oyun Terapisinin Faydaları
Oyun terapisine dair bütün süreçler gibi oyun terapisinin faydaları da her bir çocuğun kendine özgü olan duygusal, bilişsel ve sosyal ihtiyaçlarına göre farklılık gösterir. Oyun terapisi bir çocuğun öz güvenini artırmaya destek olurken bir başka çocuğun dürtülerini kontrol etmeyi öğrenmesine yardımcı olabilir. Bu anlamda alanında uzman ve çocuğun güvendiği bir terapist seçmek önemli. Örnek oluşturması açısından aşağıda oyun terapisinin faydalarından bazılarını listeledik:
- Soyut düşünme becerisi gelişim aşamaları ele alındığında genellikle 11 yaşından sonra gelişir. Oyun terapisi bu yaştan küçük çocuklara da kendilerini ifade ederek psikolojik destek alma fırsatı sunar.
- Çocukların kelimelerle ifade edemedikleri duygu ve düşünceleri sembolik olarak veya doğrudan canlandırmaları için materyaller sağlar.
- Kendi duygu dünyalarını daha iyi tanımalarını sağlar ve öz farkındalıklarını artırır.
- Problem çözme ve farklı bakış açıları edinebilme becerilerini geliştirir.
- Empati kurma ve iletişim becerilerini geliştirir.
- Üzüntü ve öfke gibi yoğun duyguları düzenlemelerine destek olur.
- Sorumluluk almayı deneyimleyerek öğretir.
- Fobiler ile baş etmeye ve öz güvenin yükselmesine yardımcı olur.
- Odaklanma becerilerini geliştirir.
- Aile ve arkadaşlarıyla iş birliği yapabilmelerini sağlar.
- Geleneksel psikoterapiye kıyasla çocuğun daha rahat hissetmesini sağlar.
Bunların yanı sıra, oyun terapisi eğlencelidir! Terapötik ilişkide sürecin olumlu ilerleyebilmesini sağlayan en önemli şeylerden biri danışanın terapiye devam etme konusunda istekli olmasıdır. Konu çocuklar olduğunda ise geleneksel terapi ekollerinin bunu başarması zordur çünkü bir çocuk için 45-50 dakika boyunca pek de tanımadığı bir yetişkinle konuşmak doğal olarak kolay olmayabilir. Oyun terapisi ise çocuklara kendilerini güvende hissettikleri, duygu ve düşüncelerine değer verildiğini gördükleri, kendilerini ifade edebildikleri ve en önemlisi eğlenebildikleri bir alan sunar. Bu sayede terapi sürecinin devamlılığı desteklenmiş olur.
Oyun Terapisinin Uygulama Alanları
Birçok araştırma; oyun terapisinin duygu ve düşüncelerini tanımakta ve ifade etmekte zorlanan, sosyal ve davranışsal olarak uyumlanmak için desteğe ihtiyaç duyan, öğrenme güçlüğü yaşayan ya da ağır travmatik deneyimler yaşamış çocuklar için olumlu sonuçlar verdiğinin altını çiziyor.
Oyun terapisi özellikle aşağıda listelenen durumlardaki çocuklar için etkili olabiliyor.
- Otizm
- Anksiyete bozukluğu
- Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)
- Depresyon
- Saldırgan davranışlar
- Fiziksel ve/veya duygusal travma
- Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)
- Fiziksel, duygusal ve/veya cinsel istismar
- Okuma ve konuşma güçlükleri
- Disleksi, diskalkuli ya da disgrafi gibi özgül öğrenme güçlükleri
- Uyku felci, uyuyamama ya da sık kabus görme gibi uyku problemleri
- Düşük öz güven
- Kayıp ve yas
- Kardeşlerle ya da arkadaşlarla geçinememe
- Ebeveynlerin boşanma sürecinde ya da boşanmış olması
- Kıskançlık
Oyun Terapisi Araçları ve Teknikleri
Oyun terapistleri farklı yaş gruplarından olan ve çeşitli bilişsel ve duygusal ihtiyaca sahip her çocuğa özgü araçlar ve teknikler kullanır. Bazen bir top ya da oyuncak bir telefon çocuğa kendisini ifade edebileceği bir alan sunabilirken bazen terapistle beraber okunan bir hikaye kitabı çocuğun ilerleme kat etmesini sağlayabilir. Bu oyun ve oyuncaklar her zaman terapist tarafından belirlenmez. Çocuklar kendi hayal dünyalarına ve isteklerine göre terapide hangi oyun ve oyuncaklarla oynayacağını seçebilir.
Oyun terapisinde kullanılan oyunlardan bazılarını listeledik:
- Kukla/parmak kukla oyunları
- Kart oyunları
- Satranç gibi strateji oyunları
- Saklambaç
- LEGO ve bloklarla kurulan oyunlar
- Resim, müzik ya da dans gibi sanat çalışmaları
- Rol yapma oyunları (evcilik ya da süper kahraman olmak gibi)
- Kutu oyunları
- Kum ya da suyla oynanan oyunlar
- Kısa hikayeler okuma, üzerine konuşma ya da hikayenin kalanını terapistle beraber yazma
Tüm bu oyun ve oyuncaklar farklı oyun terapisi teknikleri ile birlikte kullanılabilir. Bu teknikler tönlendirici olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılır.
Yönlendirici olmayan oyun terapisi, çocuk merkezli oyun terapisi olarak da bilinir. Bu teknikte çocuk hangi oyun ve oyuncakları seçip onlarla nasıl oynayacağı konusunda özgür bırakılır. Oyun esnasında nadiren ve yalnızca zorunlu olduğunda (çocuğa ve terapiste zarar gelmemesi adına) terapist tarafından belirlenen sınırlamalarla karşılaşır. Bu anlayış, eğer güvenli bir terapi ortamında çocuğun kendini özgürce ifade etmesine olanak sağlanırsa sorunların süreç içerisinde çözümleneceği düşüncesinden yola çıkar. Ancak çocuk merkezli oyun terapisinin arkasındaki bu düşünce elbette ki gelişigüzel bir terapi sürecine işaret etmez.
Yönlendirici olmayan oyun terapisinde terapistler genellikle Virginia Axline tarafından tanımlanan 8 temel ilkeyi izler:
- Terapist çocukla ilgilidir ve sıcak, şefkatli bir ilişki kurar.
- Terapist çocuğu koşulsuz bir şekilde kabul eder ve çocuğun daha farklı olmasını dilemez.
- Terapist ilişkide bir serbestlik ve güven hissi yaratır, böylece kendini keşfetmek ve ifade etmekte özgür hisseder.
- Terapist her zaman çocuğun duygularına karşı duyarlıdır ve bu duyguları çocuğun kendisini daha iyi anlayabilmesini sağlayacak şekilde ona nazikçe yansıtır.
- Terapist, çocuğun sorumluluk alma kapasitesine derinden inanır, çocuğun kişisel sorunlarını çözme yeteneğine saygı duyar ve seans sırasında çocuğun bunları gerçekten yapmasına da izin verir.
- Terapist çocuğun iç sesine güvenir, onun kendi oyununu kendi yönetmesine izin verir ve oyununa ya da konuşmasına müdahale etme dürtüsüne direnir.
- Terapist, oyun terapisinin kademe kademe giden sürecini takdir eder ve süreci aceleye getirmez.
- Terapist sadece gerektiğinde ve çocuğun ilişkideki sorumluluğunun farkına varmasını sağladığında sınırlamalar koyar.
Yönlendirici oyun terapisinde terapist oyun esnasında daha yol gösterici bir pozisyondadır. Çocuğa oyunun nasıl oynanacağı ile ilgili yönergeler sunar, oyun esnasında çocuğu gözlemler ve gerek duyduğunda müdahale edebilir. Bilişsel davranışçı ya da filial oyun terapisi yönlendirici oyun terapisi çeşitlerine örnek gösterilebilir.
- Bilişsel davranışçı oyun terapisinde çocuğun sahip olduğu işlevsiz düşünce ve davranış kalıpları ve duygusal tepkileri uzman bir terapist rehberliğinde belirlenir ve bunların daha sağlıklı düşünce ve davranış kalıpları ile değiştirilmesi hedeflenir. Bilişsel davranışçı terapi ile ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmak isterseniz “Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) nedir?” yazımıza göz atabilirsiniz!
- Filial oyun terapisinde, çocuk merkezli oyun terapisi yöntemlerinin nasıl uygulanabileceği detaylı ve terapist tarafından yapılandırılmış bir şekilde çocuğun birincil bakım verenlerine öğretilir.
Evde Oyun Terapisi: Ebeveynlere Tavsiyeler
Ebeveynler çocuğun bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimi üzerinde önemli bir role sahiptir. Çocuğun psikolojik ve gelişimsel ihtiyaçlarının belirlenmesinde ve çocuk için etkili olacak terapi planının oluşturulmasında ebeveynler de oyun terapisi sürecine dahil edilebilir. Oyun terapistleri ebeveynler ve çocuğun bir arada bulunduğu seanslar yapabileceği gibi bazen birlikte bazen ise ayrı ayrı ebeveynlerle de görüşebilir. Bu noktada ebeveynlerin de çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı olması, duygusal tepkilerine karşı yargılayıcı olmaması, hayal dünyasına girebilmek için çaba göstermesi terapi sürecinin ilerleyişi için oldukça değerli olacaktır.
Evde oyun terapisi ise psikolog Bernard ve Louise Guerney tarafından 1960’lı yıllarda geliştirilen filial oyun terapisi yöntemi ile hayatımıza girdi. Bu terapi yönteminde çocuğun birincil bakım verenlerine terapi sürecini sağlıklı bir şekilde ilerletmek için gerekli becerilerin öğretilmesi gerekir. Bu öğrenim sürecinin ardından bakım veren terapistin gözlemi altında çocukla seanslara katılmaya başlayabilir. Seans bitiminde çocuk terapi odasından çıkınca bakım veren ve terapist seansı değerlendirir, hangi duruma nasıl yaklaşılacağı ya da nasıl yaklaşılmayacağı o günkü seans üzerinden konuşulur. Terapistin de değerlendirmesi ile birlikte süreç ilerledikçe evde oyun terapisi uygulamalarına geçilebilir ancak bu durumda da düzenli olarak terapist ile görüşüyor olmak ve evde oyun terapisinin çocuk için nasıl ilerlediğini beraber değerlendirmek ihmal edilmemelidir. Tüm bu süreç terapinin odak noktasının çocuğu “düzeltmekten” aile ile bir bütün olarak çalışmaya doğru yön değiştirebilmesini sağladığı için de önemlidir.
Tüm bunların yanında, ailece evde vakit geçirmenin, çocuğun kendine has dünyasını anlamlandırmaya çalışmanın ve onu yargılamadan dinlemenin de başlı başına çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal becerilerini destekleyeceğini unutmamak gerekir. Çocuğun yalnızca kendisiyle ilgilenildiğini ve değer gördüğünü hissettiği bir alan ve zaman yaratmak iyi oluş halini artırmak için atılabilecek önemli bir adımdır.